VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: LÜTFEN RAHATSIZ ETMEYİN Tatil Kavramı Üzerine Bir Sergi — VitrA Contemporary Architecture Series Presents: PLEASE DO NOT DISTURB An Exhibition on the Concept of Holiday February 7 Şubat – April 7 Nisan 2013 VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle hayata geçirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi, farklı yapı türlerini eksen alarak, Türkiye çağdaş mimarlık ortamını belgelemeyi, tartışmayı ve yeni çalışmalar için zemin oluşturmayı hedefliyor. Dizinin ikinci bölümü Türkiye’deki turizm ve rekreasyon yapılarını konu alıyor. VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Lütfen Rahatsız Etmeyin başlıklı güncel sanat sergisi de bu bölümün tüm yıla yayılan etkinlikleri arasında yer alıyor. Serginin ve elinizde tuttuğunuz bu kataloğun gerçekleşmesini sağlayan tüm sanatçılara, sergi ekibine ve İstanbul Modern Sanat Müzesi’ne teşekkürlerimizi sunarız. — The VitrA Contemporary Architecture Series, initiated by VitrA and the Turkish Association of Architects in Private Practice, aims to document, discuss and provide a platform for new studies in contemporary architecture in Turkey by focusing on different types of buildings. The second part of the series focuses on tourism and recreation buildings in Turkey. Events organized within the scope of this part will take place throughout the year, and feature the contemporary art exhibition VitrA Contemporary Architecture Series Presents: Please Do Not Disturb. We would like to express our thanks to all the artists, the exhibition team and Istanbul Museum of Modern Art who made possible both this exhibition and the catalogue you are now holding in your hands. ANA MERDİVEN MAIN STAIRS GİRİŞ ENTRANCE 1 Kerem Ozan Bayraktar Ada Island 2Metehan Özcan Fransız Öpücüğü French Kiss 3Burak Arıkan Mono-tatil Mono-vacation 4Meriç Kara time.travel 5Metehan Özcan Benden önce varması dileğiyle Hope this arrives before I do 6Nermin Er Yol Road KÜTÜPHANE LIBRARY DANIŞMA INFORMATION DESK ÇIKIŞ EXIT İSTANBUL MODERN ALT KAT, POP-UP SERGİ ALANI GROUND FLOOR, POP-UP EXHIBITION AREA içindekiler / contents Mekan Planı ve Sanatçılar / Venue Plan and Artists .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 Ertuğ Uçar .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 sanatçılarla söyleşi / ıntervıew wıth artısts Burak Arıkan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18 Kerem Ozan Bayraktar .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24 Nermin Er .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30 Meriç Kara. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36 Metehan Özcan .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42 9 VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: LÜTFEN RAHATSIZ ETMEYİN Tatil Kavramı Üzerine Bir Sergi Ertuğ Uçar Boğaz’da bir saray, Kapadokya’da bir mağara, Aksaray’da bir motel, Kabak Koyu’nda bir bungalov, Erzurum’da bir şehir oteli, Çamyuva’da bir tatil köyü, Amasya’da bir konak, Bozcaada’da bir pansiyon, Kars’ta bir ev ve Mavitur’da bir tekne... Her birinde bir oda, her odada bir kapı. Kapılarda birer uyarı askısı asılı, ince uzun sallanıyor kulpta. Üzerinde bir rica: Lütfen Rahatsız Etmeyin. Bu standart obje, başka birçok objeyi de taşıyor beraberinde. Üzerine amblem işli beyaz havlu, minik sabun, ters çevrilmiş bardak, dolu minibar, gizli kasa, TV, bir çift tekstil terlik, antetli zarf, aynalı etajer... İçeride gardırop, karşısında banyo, az ileride yatak, abajur, balkon. Dışarıda koridor, resepsiyon, kahvaltı salonu, bahçe, havuz, kumsal. Uzakta dükkanlar, hediyelik eşyalar, koylar, ormanlar, molalar ve nihayet ev. Tatili temsil eden bu çağrışım yığını, herkesin kendine göre oluşturduğu ve dolayısıyla değişip duran bir imaja takılı kaçış planı olarak, zihnimize gömülüdür. Tüm seneyi amorti edebilecek, pürüzleri yok edip hayatı yeniden başlatacak ideal tatil... Koca yılın yüklendiği 15 gün, 350 günü silme gücünde 2 hafta... Tatil, ikinci ve geçici bir tatlı hayattır. Öte yandan diğerini, yani gerçeğini ikame etmesi ciddi olarak akla getirilmez. Çünkü tatil, çoğu kez kendi rutinleri, klişeleri, kuralları ve sıkı programıyla kişiyi diğerinden daha fazla zorunlulukla kuşatır. “Lütfen Rahatsız Etmeyin”, ilk okumada, oda temizliği programında bir erteleme talebiyse de, aslında kişinin etrafını tatilde, bu geçici ve tatlı hayatında da saran rutinden kurtulma arzusunu temsil eder. Söz konusu rica, onu kapıya iliştiren kişi, kapı, oda, otel ve otelin kurulu olduğu coğrafyayla birlikte, yalnızca “huzurlu bir tatil” düşüncesini vücuda getirmekle kalmaz. Kişinin kendisi için kurgulanmış tatil mekanı –özenle hazırlanmış bu sahne- ile kurduğu ilişkiyi de bize açabilir. Lütfen Rahatsız Etmeyin sergisi, insanı merkeze aldığı bu bakışla birlikte mekanla olan ilişkisini daha soyut bir eksende kurmayı deniyor. Kişinin tatil algısı bu bakışla, tatili çağrıştıran her şeyin dahil olduğu geniş bir küre olarak tarif ediliyor. Mekanla ilişki ise şöyle açılıyor: Sergi tatil fikrini, salt yapıyla boyut kazanan ve böylece mimarlığa indirgenen bir algının ötesinde, başladığı yer olan eve, gömülü olduğu zihne, tatil mekanının yerini aldığı coğrafyaya ve zaptedilen yerleri geri almak için fırsat kollayan doğaya uzatıyor. Tatil hayaldir. Her hayal gibi alınıp satılır. Kitlelerin bir yerden diğerine, giderek daha ucuz ve hızlı taşınabildiği günümüzde, bu hayalin pazarlaması, genelde farklı tecrübeler üzerinden yapılır. İster iki odalı bir pansiyon, ister bir mega tatil köyü olsun, tatil mekanının ayarları misafirin ihtiyaçlarına göre hassas bir şekilde yapılır ve bu mekan yalıtılır. Teknoloji ve bütçe elverdikçe küçük, etkileyici konfor setleri ve fantezilerle donatılır. Onu evden ayıracak detaylar, özenle tatil mekanına eklenir. Tatil boyunca misafir hareketlendikçe, kendi hareketine eşlik eden sahnelerden geçer. Tatil sahneye konur, misafir de oynar. Bu noktada, turizm mekanlarının misafirler için hazırlanmış bir dizi özel sahneden, bir seri hesaplanmış tecrübeden oluştuğu düşüncesinin, sergi tasarımının başlangıç kıvılcımı olduğu söylenmeli. İstanbul Modern’de sergiye tahsis edilen mekanda, birbirinden kalın eşiklerle ayrılan odalar, yapıtlara özel kurgulanmış galeriler gibi çalışıyor. Mevcut durumdaki çok girişli esnek mekan mantığı, izleyicinin yapıtlarla kuracağı ilişkiye göre ayarlanmış özgün bir tecrübeye dönüşüyor. Sergi, içine aldığı izleyiciye tek bir seçenek sunuyor: Yapıtları, dizildiği sırayla görmek. Odadan odaya geçerek tek tek ve yalıtılmış biçimde sahneleri yaşamak. Sanatçılar yapıtlarını, ardışık galerilerde, sunuldukları odayla beraber kurguluyor. Yapıt ve mekan birbirini şekillendiriyor. Serginin mekansal oluşumu, bu etkileşim ve beraberinde getirdiği parçalanmaya dayanıyor. 10 Sergi mekanının şekillenmesine paralel içerik paylaşımını, bir küratöryel metinle başlatmak da mümkündü. Onun yerine küratör ve sanatçılar arasında bir diyalog süreci kuruldu. Bu süreç, güncel sanatın önemli örneklerinden temayla eleştirel bir ilişki kurduğu düşünülen imajlar ve altına iliştirilmiş küratör notlarıyla başladı. Daha sonra karşılıklı veya dijital ortamda ilerleyen diyalog boyunca, sanatçılar yapıtlarını kurar ve geliştirirken, sergi tasarımı şekillendi. Odalar özel galerilere dönüştü. Beş sanatçıyı bu tema çerçevesinde aynı çatı altına toplayan ortak noktaların bulunması zorunlu değildi tabii, ancak var. Metehan Özcan’ın fotoğrafları, Kerem Ozan Bayraktar’ın videoları, Nermin Er’in kağıt çalışmaları, Burak Arıkan’ın ağ haritaları ve Meriç Kara’nın objelerinin mekanla kurdukları özgün ilişkiydi bu ortak nokta. Tabii burada yapıtın içeriğinin mekansal boyutunun yanı sıra yapıtın sergilendiği mekanla kurduğu ilişkiden de bahsediliyor. Özcan ve Bayraktar’ın işlerindeki gibi, bu ilişki yapıtın etrafında yarattığı atmosfer vasıtasıyla kurulabilir. Er ve Kara’nın çalışmaları ise objenin, makinenin, oyunun ve katmanların izleyiciden dikkat isteyen ölçeğiyle bizi farklı bir boyuta çekiyor. Ya da Arıkan’ınkinde olduğu gibi mekan, sonsuz bir soyut düzleme yayılıyor. Lütfen Rahatsız Etmeyin sergisinin not edilmesi gereken bir diğer özelliği, sanatçıların yapıtlarını bu sergiye özel üretmesi... Her sanatçı, düşüncesini kurarken, içerik ve teknik olarak daha önceki üretiminin ötesine geçmeye çalıştı. Bu, önceden ve dışarıdan koyulmuş bir hedef olmaktan çok, daha önce bahsedilen diyalog süresince gelişen başka bir ortak noktaydı. Er, bu sergide ilk kez denediği video tekniğiyle ürettiklerinin üzerindeki örtüyü yine kendisi kaldırıyor. Sonuçta izleyiciyi –en azından sanatçının yapıtlarını bilenleribekleyen, tanıdık bir mekanizma. Arıkan, görmeye alışık olduğumuz ancak her seferinde bizi içine almayı başaran ağ düzlemini kurmakla kalmıyor, bu kez bir üçlemeyle analiz edip sonuçlandırıyor. Üçleme, baskı, sabit imaj ve videodan oluşuyor. Özcan, asıl alanı olan fotoğrafı zorluyor. Sergide ona ayrılan mekanlardan birinde, topladığı fotoğrafları ana eksene alırken, diğerinde sergi temasını kurcalamak için yaptığı özel bir gezinin etkileyici hatırasıyla baş başa bırakıyor bizi. Sergiyi ortalayan koridor Kara’nın mekanı. Odalarda belirli bir mesafe talep eden diğer çalışmaların aksine Kara’nın serisi izleyiciden eğilip dikkat kesilmesini bekliyor. Bayraktar ise dijital videolar üretmeye devam ediyor. Yatak şiltesine ana rolü verdiği üçlü seri, güvenlik, barınma, geçicilik kavramlarını kurcalıyor. 11 VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Lütfen Rahatsız Etmeyin, oldukça tarifli bir başlığa, dolayısıyla bir temaya sahip özel bir sergi. Uzun bir hazırlık sürecinden sonra sergi için üretilmiş yapıtlarla karşı karşıyayız. Beş sanatçı belirlenen küratöryel çerçeveyi çeşitli yönlere esneterek temayı farklı ve kendine özgü perspektiflerle ele alıyor. “Tatil” kavramı üzerine kurgulanan bu sergi, tatil hayalleri kurulması muhtemel bir mevsimde, iki ay boyunca güncel sanatın beş ismine ait yapıtları izleme olanağı sunuyor... 13 VitrA Contemporary Architecture Series Presents: PLEASE DO NOT DISTURB An Exhibition On The Concept Of Holiday Ertuğ Uçar A palace on the Bosphorus, a cave in Cappadocia, a motel in Aksaray, a bungalow in Kabak Cove, a city hotel in Erzurum, a holiday village in Çamyuva, a mansion in Amasya, a bed & breakfast on Bozcaada, a house in Kars and a sailing boat on the Blue Cruise... A room in each one of these destinations, and a door that opens to each one of those rooms. A rectangular door hanger hangs from the handle of each door, featuring a request: Please Do Not Disturb. This standard object brings along many other objects. A white towel embroidered with the hotel logo, a tiny bar of soap, an inverted glass, a full mini-bar, a secret safe, a TV set, a pair of cloth slippers, a crested envelope, a mirror cabinet... Inside the room, a wardrobe, opposite the wardrobe, the bathroom, and further on into the room a bed, a lampshade, and a balcony. Outside, a corridor, a reception desk, a breakfast hall, a garden, a pool, the beach. Further ahead in the distance there are shops, souvenirs, coves, forests, breaks along the road and finally, home. This pile of associations that represent holidays is embedded in our minds as an escape plan attached to an image that is unique to each one of us, and therefore constantly changes. The ideal holiday that will redeem the entire year; that will smooth the edges and reset life... A fortnight that bears the brunt of the whole year, a period of 2 weeks that possesses the power to erase the remaining 350 days... A holiday is a secondary, temporary good life. On the other hand, no one seriously considers the option of holidays replacing the other, the real life. This is because it surrounds the individual with its own routines, clichés, rules and tight program in a much stricter manner than the real life. Although “Please Do Not Disturb” can at first be read as a request for a postponement in the room cleaning schedule, it actually represents the desire to escape the routine that surrounds the individual even in this temporary, good life. The request in question, the person who hangs it on the door handle, the door, the room, the hotel, and the area the hotel is in, do not only embody the idea of a “peaceful holiday”. It may also provide clues for us to understand the relationship the individual forms with the holiday environment designed specifically for the holidaymaker. The exhibition Please Do Not Disturb seeks to establish its relationship with space along a more abstract axis via this human-centred view. This view defines the individual’s perception of holiday as a vast sphere that contains everything that evokes the idea of holiday. And the relationship with space unfolds thus: The exhibition extends the idea of holiday beyond a perception that acquires dimension only via the image of a building and is therefore reduced to architecture, towards the home, where it begins, the mind, where it is embedded, the location of the holiday environment and nature, that awaits an opportunity to reclaim the conquered zones. A holiday is a dream. And like all dreams, it is bought and sold. The marketing of this dream, in the current climate where it has become increasingly possible to swiftly and inexpensively transport large masses of people from one point to another, often takes place via various experiences. Whether a two-room bed & breakfast, or a mega holiday village, the settings of the holiday environment are fine-tuned according to the requirements of the guests and then the environment is isolated from the outside world. As much as the budget and modern technology permit, the holiday environment is equipped with impressive comfort packs and fantasies. Details that will differentiate the holiday environment from home are carefully added. As the guest moves through the holiday environment during the holiday period, he or she passes through scenes that accompany his or her movement. The holiday is staged, and the guest acts. 14 So it is necessary to state at this point that the idea of a tourism facility formed as a series of stages specially designed for guests, or a series of calculated experiences, was the initial spark that inspired the exhibition design. In the space allocated for the exhibition in Istanbul Modern, the rooms separated from each other by wide thresholds function as galleries specifically designed for the works. The current multi-entrance, flexible spatial logic is transformed into a unique experience adjusted to the relationship the viewer will establish with the works. The exhibition offers only a single option to the viewer it encloses: To view the works in the sequence they have been organized in. To experience the scenes by passing from one room to the next, each one isolated from the others. The artists designed their works in consecutive galleries, together with the room they are presented in. The work and the space shaped each other. The spatial formation of the exhibition is based on this interaction and the fragmentation it engenders. It would have been possible to initiate the content sharing parallel to the shaping of the exhibition shape with a curatorial text. However, a process of dialogue between the curator and the artists was preferred. This process began with images from significant examples of contemporary art that were considered to have a critical link with the theme and curatorial notes attached to these images. Later, during the dialogue carried out in person or in the digital environment, as the artists produced and developed their works, the exhibition design also took shape. The rooms became exclusive galleries. Finding a common point that would gather five artists under the same roof within the framework of this theme was perhaps not obligatory, but such a point exists. This common point is the unique relationship Metehan Özcan’s photographs, Kerem Ozan Bayraktar’s videos, Nermin Er’s paper works, Burak Arıkan’s network maps, Meriç Kara’s objects established with the space. Of course, not only the spatial aspect of the content of the work but also the relationship the work establishes with the space it is exhibited in is in question here. As in Özcan and Bayraktar’s works, this relationship may be formed via the atmosphere the work creates in its own environment. On the other hand, Er and Kara’s works draw us towards a different dimension with the scale of the machine, the game and the layers that demand the attention of the viewer. Or as in Arıkan’s work, the space spreads across an infinite, abstract plane. 15 Another aspect of Please Do Not Disturb that must be noted is the fact that all the works were commissioned specifically for this exhibition... Every artist strove to go beyond their previous production in terms of content and technique as they developed their concepts. This was not a predetermined and externally imposed target, but another common point that was developed during the aforementioned dialogue. Having worked with video for the first time for this exhibition, Er lifts the cover of her work herself. It is, after all, a familiar mechanism that awaits the viewer –at least, those who are familiar with the artist’s work. Arıkan not only establishes the network plane that we have now grown accustomed to but also never fail to feel fascinated by, but also analyzes it with a triptych and finalizes it. The triptych is formed of a print, a fixed image and a video. Özcan challenges his original field of practice, photography. As he places the photographs he has collected along the main axis in one of the spaces allocated to his work, in the other space he leaves the viewer to face the impressive memory of a special trip he took to explore the exhibition theme. The center corridor of the exhibition constitutes Kara’s space. In contrast to the other works that demand a certain distance in the rooms, Kara’s series expects the viewer to bend over and pay attention. Bayraktar continues to produce digital videos. The three-part series in which he ascribes the main role to the bed mattress, he investigates concepts such as security, shelter and transience. VitrA Contemporary Architecture Series Presents: Please Do Not Disturb is a special exhibition featuring a highly descriptive title, and therefore many themes. Following a long period of preparation we now have before us the works produced for the exhibition. Five artists have flexed the pre-determined curatorial frame in various directions to treat the theme within their own diverse and unique perspectives. During the current season when holiday dreams are probably being dreamed by many of us, this exhibition based on the concept of “holiday” provides, for a period of two months, the opportunity to view the works of five contemporary artists… sanatçılarla söyleşi ıntervıew wıth artısts burak arıkan 1976’da İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. Born in 1976 in Istanbul. Lives and works in Istanbul. ertuğ uçar Ben seni Ergenekon.tc (2009) sergisi için hazırladığın ağla tanımıştım. Ergenekon.tc’nin niyeti ne? burak arıkan Önemli olan Ergenekon’un var olmak ile var edilmek arasında bir alaşım olması. Benim yaptığım iddia edilenlerin / iddianamenin anlatısının ağ haritasını çıkarmak. eu Daha önce ağlar bize bir resim sunuyordu. Bu sergi için hazırladığın üçlemedeyse ağdan bir sonuca varıyorsun gibi. Ne dersin? ba Ağ odaklı yaptığım işler “İlişki nedir?” sorusuyla başlıyor. Ele aldığım her ekosistemde –sosyal, kavramsal, ya da fiziksel- aktörler ya da şeyler arasında seçtiğim kritik bir ya da bir kaç ilişki türü üzerinden ağı modelliyorum. Veri araştırması sonucunda görünmeyen ya da herkesin kafasında ancak bir parçası olan ağ haritaları bütünleşiyor, büyük resmi görebilir hale geliyoruz. Ağ analizi aktörlerin merkeziyetini ve bağlılığını ölçerek başlıyor. Bu ölçüm bize farklı rolleri, gruplaşmaları ve dolaylı bağlantıları gösteriyor: Ağda kimler en merkezi, kimler köprü, kimler öncü, kimler izole, kimler birbirine en çok benziyor, kimler oldukça farklı? Ağın neresinde kümeleşmeler var, kümelerin merkezinde kimler var, çeperinde kimler var, ağlar arası boşluklar ne anlama geliyor? Bu soruların cevaplarını aldığımızda bir ağın özelliklerini anlayıp, bunu nasıl yeniden yapılandırabileceğimize, hangi bağı kopartıp hangi yeni bağı kuracağımıza karar verebiliyoruz. Dolayısıyla, ağın kodladığı gerçekliği etkileme imkanı kazanıyoruz. Ağ analizinin bir sonraki aşaması algoritmik tahmin yapmak, henüz gerçekleşmemiş ama gelecekte kurulması muhtemel bağlantıları otomatik olarak bulmak. Ağdan tahmin çıkarma üzerine çalışmaya ilk olarak 2007’de MyPocket projesi ile başladım. Her gün bir sonraki gün ne alacağımı tahmin eden bir yazılım geliştirdim. Sadece benim için çalışan, kendi alışveriş davranışlarımı bir ağ modeline sokarak gelecek alışverişlerimi belli bir oranda tahmin edebilen ve internetten herkese açık yayınlayan canlı bir sistem kurdum. Bir nevi hayat performansıydı, iki yıl devam etti. Bu sergi için hazırladığım üçlemede ağdan tahmin yaparak değil, ağın analizini kullanarak bir kompozisyon yapıyorum. Türkiye’nin ve turizm açısından rakibi olan ülkelerin resmi turizm reklam filmlerinin analizi. Reklam filmlerindeki temsillerin ilişkilendirilmesinden çıkartılacak bir ağ haritası. Ağ haritasının analiziyle yeniden montajlanan yeni bir jenerik film. eu Merak ediyorum, ağa estetik açıdan yaklaştığın oluyor mu? Biraz sağa bükeyim, kenarını şişireyim falan diye. Ergenekon.tc, 2009 Yazılım, dijital baskı, HD video, yerleştirme, notlu iddianame Software, digital prints, HD video, installation, annotated bill of indictment Çeşitli boyutlarda Dimensions variable Beraber Sergi Yapmış Sanatçılar Ağı: Arter “İkinci Sergi” Edisyonu haritasından detay, detail of the Network of Artists Who Exhibited Together: Arter “Second Exhibition” 2010 Dijital baskı, özel yazılım Digital print, custom software 150 x 220 cm 20 ba 21 and which new connection to establish. Therefore, we create the possibility to influence the reality coded by the network. Ağ haritaları bir yazılım-diyagram üzerinden kendiliğinden organize oluyor. Bilgisayar, aktörler arasındaki bağlılığı işleyerek bir görsel düzenleme yapıyor ve haritada merkezi aktörleri, dolaylı bağlantıları ve yoğun kümeleri göz önüne seriyor. Bu süreçte benim renk seçmek, tipografiye karar vermek, düğümlerin büyüklüklerine ve bağlantı kalınlıklarına üst ve alt limitler koymak dışında bir müdahalem olmuyor. Bu görsel cephede (façade) görünen kısmı oluştururken matematikte bilinen ağ düzenleme algoritmalarını kullanıyorum. Bu algoritmalardan hangilerini kodladığıma göre ağın genel kompozisyonu etkilenebiliyor tabii ama ağ içindeki aktörlerin birbirilerine göre konumları değişmiyor. Kartezyen bir dünyadan çıkıp, ilişkisel bir dünyaya giriyoruz. Diğer bir deyişle yazılımı her çalıştırdığımda aktörler kanvasın farklı yerlerinde yer alabiliyorlar ama birbirlerine göre konumu her zaman aynı kalıyor. The next step in network analysis is algorithmic estimation, to automatically find connections that do not exist yet but may be established in the future. I began working on network estimation in 2007 with the MyPocket project. I developed my own software that predicted what I would purchase the next day. By feeding my own shopping habits into a network model, I created a live system—that was broadcast live on the Internet with open access—that could predict, to a certain extent, my future purchases. In a sense, it was a life performance, it continued for two years. In the triptych I have prepared for this exhibition, I am forming a composition not by estimation, but by using the analysis of the network. It is an analysis of the official tourism publicity films of Turkey and the countries that compete with Turkey in the field of tourism. It is a network map that is generated through the relations between the representations in publicity films. A new generic film reedited with the analysis of the network map. — ertuğ uçar The first work of yours that I saw was the network you prepared for the exhibition Ergenekon.tc (2009). What is the aim of Ergenekon.tc? burak arıkan The issue is the fact that the Ergenekon is an amalgam of a being and a construct. What I have done is to create a network map of the claims, and the narrative in the bill of indictment. eu Networks previously presented a picture to us. However, in the triptych you have prepared for this exhibition you seem to reach a conclusion via the network. Do you agree? ba My works with networks begin with the question “What is the relation?” For every ecosystem I treat—whether social, conceptual or physical—I model the network via one or more critical types of relations between actors or objects. As a consequence of the data research, network maps that are either invisible, or exist only in fragments in our minds, become a whole, and we are able to see the bigger picture. Network analysis begins by measuring centrality and interconnectedness of the actors. This measurement provides us with the different roles, groupings and indirect connections: Who is in the most central position in the network, who acts as a bridge, who acts as a pioneer, who is isolated, which actors resemble each other most, and which ones are most distinct? In which parts of the network do we observe cluster formations, who is in the center of these clusters, who is on the periphery, what is the meaning of the gaps between networks? When we find answers to such questions, we can understand the attributes of a network and decide how we can restructure it, or which connection to break off eu I am wondering now whether you ever approach the network in an aesthetic sense, like, bend it a little towards the right, or blow the side up a bit? ba Network maps self-organize via software-diagram. The computer processes the relations between the actors through connecting forces, and generates a visual composition revealing the central actors, indirect links, tight clusters, structural holes, and outliers. I do not intervene in this process other than selecting the colors, deciding on the typography and determining the upper and lower limits of node sizes and connection widths. I utilize common network layout algorithms in the code derived from mathematics while creating the visual composition. Depending on which algorithms I code, the general composition of the network might naturally be influenced, but the respective positions of the actors within the network do not change. We depart from a Cartesian world and enter into a relational world. In other words, every time I run the software, the actors may end up on different parts of the canvas, but their relational position will always be the same. fotoğraf meydan metro şehrin sokakları tarihi metro köprü kule köy şehir ışıklar şehir manzarası gökdelenler sis albüm bellek adalar şehir ışıkları gece hayatıkıyı hostes çarşı çeşitlilik havuz çift havaalanı parti lobi baharat mutfak uluslararası garson otel devasa konukseverlik bardak palmiye yemek sürahi toplantı yolculuk iş özel jet lüks gençlik fener yüzme resifler yatak tarla kadın balık akvaryum aile kuyumcu tüketici kültürü alışveriş merkezi uygun fiyatlar yürüyen merdiven satıcı ürünler egzotik safari kum organizasyonlar deve çöl piramit at yarışı kuşlar at terbiyecisi pusula zil sanat sergi baba ve çocuk sanat eseri gelenek zanaat konser salonu müzisyen jokey kaligraf kültür ağaç at anne ve çocuk rüzgâr gökyüzü kız yerli kadın kütüphane keşif çiçekler macera alışveriş tarihi alan başak tarlası şaşkınlık güneşlenme markalar anıt Mono-tatil / Mono-vacation, 2013 Üç parçalı yerleştirme: Özel yazılım, çoklu video projeksiyon, dijital baskı, video Three part installation: custom software, multiple video projection, digital print, video Çeşitli boyutlarda Dimensions variable göz zevk dinlenme tarihkitap huzur bisiklet dalgalar su parkı kamera göl perde tekneler eğlence altın zengin fotoğrafçı gondol deniz erkek mimari plaj güneş tarihi sütun sörfçü şnorkel çay bayrak tarihi binacami park nehir müze yerli aile top kapı spor manzara çimen golf dağlar doğa kayalık kayak yapay sırt çantası yürüyüş yerli çocuk halk yerli erkek havai fişek gösterisi dans ritüel elbise etnik yerli kız viyolonsel modern bina yerli kerem ozan bayraktar 1984’te İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. Born in 1984 in Istanbul. Lives and works in Istanbul. Smit Houston Römorkörü’nün paslanması / Rusting of tugboat Smit Houston, 2011 1/200 ölçeğinde maketin fotoğrafı, kromojenik baskı Photograph of 1:200 scale model, chromogenic print 135 x 90 cm ertuğ uçar İki boyutlu temsillerle uğraşıyorsun. Stasis (2011) serisinde mesela, gerçek modeller yapıp onların dokularıyla oynayıp sonra fotoğraflıyorsun. Modeller de çok etkileyici. Bu noktada modelleri – diyelim dondurduğun bisiklet gibi- sergilemekle, fotoğrafını sergilemek arasındaki farkı soracağım. Nedir bu fark? kerem ozan bayraktar Fotoğraf çekmekten ziyade fotoğrafı ve sözde bir tarihselliği inşa etmekle ilgileniyorum. Maketlerin kendilerinin sergilenmesi yerine fotoğraflarının sergilenmesi, fotoğrafı çekilmesi için heykel yapmak gibi bir şey esasen. Maketlerin fotoğraflarını çekmemdeki temel neden zamana ilişkindi. Uzamda sürekli değişen ve bizim ona aldığımız konuma göre bize farklı bilgi parçacıkları sunan üç boyutlu bir nesnenin bir anlık bir kesiti aslında fotoğraf. Benim çalışmalarımda sıklıkla değişimin bir anının (temsili anlamda) sonsuza dek askıya alınması mevcut. Diğer neden ise maketlerin kopyanın kopyası olan seri üretim nesneler olmasına fotoğrafın da bir katman ekleyerek orjinallik problemini tamamen ortadan kaldırması. Bir şeyin üstünü sürekli toprakla örtmek gibi sanki. Ama hep bir kalıntı ya da bir iz kalıyor. eu Anlıyorum. Yine de ben sergiyi gezdikten sonra sitendeki fotoğrafları görünce etkilenmiştim. Tam da şu katman meselesi var burada. Sürece dair fotoğraflar bana sondaki tek imajın tarihsel katmanlarını açtılar. Ama şunu da söylemeliyim: Mesela donmuş bisiklet maketinin fotoğrafını gördükten sonra onun ne olduğu ve nasıl üretildiği konusunda yanlış fikirler yürütmek mümkün. Sergiyi gezenler arasında onun dijital bir imaj mı fotoğraf mı olduğu konusunda fikir ayrılıkları oluşması da mümkün. Dolayısıyla bizi üretim sürecine dahil etmediğin sürece o tek imaj mistik bir hareyle örtülü kalıyor. Senin yapıtların bu şekilde bir atmosfer oluşturuyor mekanda. Etkileyici bir atmosfer bu. Bu sergide yatak şiltesini bir çıkış noktası olarak alıyorsun. Birçok farklı okumaya açık, imalarla kurulmuş sahneler. Senin çalışmalarının ortalamada talep edilenin üzerinde bir izleyici katılımı gerektirdiğini düşünüyorum. Bu, üzerinde düşündüğün bir konu mu? kob Bir çalışma bulunduğu döneme göre sayısız şekilde okunabilir. Ben bire bir anlatıma dayalı bir bakış açısını oldukça yanlış buluyorum. Genellikle okuma yaptığımız alan ile çalışmanın kendisini birbirine karıştırdığımız çok oluyor. Bence okunacak ya da anlaşılacak hiç bir şey yok sanatta. Anlam göstergelerin temsil ettiklerinden çok, çalışmanın inşa ilkelerinden çıkarılmalı. Bunu yapmak için de herhangi bir bilgiye ihtiyacımız yok bence. Bir şey ne ise odur. Şeylerin Dondurulmuş Yarış Bisikleti Frozen Racing Bicycle, 2011 1/24 ölçeğinde maketin fotoğrafı, kromojenik baskı Photograph of 1:24 scale model, chromogenic print 135 x 90cm 26 27 birbirleriyle kurduğu ilişkiler sanatı meydana getiriyor. Bu ilişkilerin çözümlenmesi ve gerekiyorsa oradan bir anlam çıkarılması benim için çoğu zaman bire bir göstergebilimsel bir okumadan daha heyecan verici oluyor. Eski terimlerle ifade edersek benim çalışmalarım oldukça figüratif. Fakat bir konunun illüstrasyonunu yapmak gibi bir amacım yok. Aksine anlatının bizzat kendisini bile tek bir soyut öge gibi ele almak, sadece ilişkilerin vurgulandığı bir dil oluşturmak gibi bir gayem var. — ertuğ uçar You work with two-dimensional representations. For instance, for the series titled Stasis (2011), you built real models, played with their texture and then photographed them. The models are also very impressive. What is the difference between exhibiting the models themselves—for instance, the bicycle you froze—and their photographs? kerem ozan bayraktar I am interested in constructing the photograph and a quasi-historicity rather than taking photographs. To exhibit the photographs rather than the models is like making sculptures only for their photograph to be taken. The main reason for taking photographs of the models was about time. Photograph is, in actual fact, a momentary section of a three-dimensional object, which changes constantly in space and presents different particles of data to us according to our reciprocal position. In my work, often there is the infinite suspension of a moment of change (in a representational sense). The other reason is that photography adds a further layer to the fact that models are mass-produced objects that are copies of copies—thus the problem of originality is completely eliminated. It is a bit like constantly covering up something with earth. Yet there is always some residue, or a trace. eu I understand. Nevertheless, I was impressed when after having visited the exhibition I saw the photographs on your web site. It is precisely the matter of layers you mention. The making-of photographs helped me discover the historical layers of the single image at the end. But I must also add: For instance, after seeing the photograph of the frozen bicycle model, it is possible to get the wrong idea as to what it is and how it was produced. It is also possible for the viewers to debate whether it is a digital image, or a photograph. Therefore, as long as you do not provide information about the production process, that single image remains shrouded in a mystical aura. This is how your works form an atmosphere in the space. It is an impressive atmosphere. The bed mattress is a departure point for you in this exhibition. It features scenes that are constructed on allusions and are open to many different readings. In my opinion, your works require more than the regular viewer participation. Is this an issue you take into consideration? kob A work can be read in countless different ways, depending on the period it is produced in. I find a viewpoint based on direct narrative quite problematic. We often confuse the field we are conducting readings in with the work itself. I think there isn’t anything at all to be read or to be understood in art. Meaning should be derived not from what the signs represent, but from the work’s principles of construction. And I don’t think we need any information to do this. A thing is whatever it is. It is the relations between things that form art. The analysis of these relations, and to derive, if necessary, meaning from this, is often much more exciting for me than a direct, semiotic reading. To use the old term for it, my works are quite figurative. But I do not aim to illustrate a topic. In contrast, I aim to treat even the narrative itself as a single abstract element, and to form a language where only the relations are emphasized. Ada / Island, 2013 Yüksek çözünürlüklü 3b bilgisayar animasyonu, duvara monte edilmiş 3 adet 42’’ LED ekran üzerine 1 dakikalık döngüler High-Definition 3d computer animation on 3 42’’ LED screens mounted on wall, 1 min. loop nermin er İsimsiz / Untitled, 2011 Kağıt, arkadan aydınlatma Paper, illuminated from behind 40 x 40 cm 1972’de İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. Born in 1972 in Istanbul. Lives and works in Istanbul. ertuğ uçar Nermin Er’i kağıt işleriyle biliyoruz. Kağıt senin için sadece bir araç mı? Bir metin yazmak veya resim çizmek gibi mi oluyor? Ya da diyelim, önce çizip sonra mı kesiyorsun? nermin er Evet, kağıt malzeme benim için sadece bir araç. Zihinsel arşivimde parçalar saklıyor ve yeri geldikçe çıkarıyor gibi çalışıyorum. Kestikçe konuya ilişkin notlarımı cümleler şeklinde yazmış gibi oluyorum. İmajlara dönüşmeye başladıkları bütün ise, zaman zaman müdahaleyle yaratılmış negatif alanlarla bazen de dışarıdan gelen türdeş malzemeye eklemlenerek şekilleniyor. Bu süre zarfında, yani bütünün elimde ve önümde anlam kazanmaya başladığı süreçte kimi kez de anlık müdahaleler yapıyorum. Yine kesikler, yani diyelim tekil kelimeler, kısa notlar şeklinde oluyor bu da. eu Önceki çalışmalarında bu kağıttan dünyalar bir şekilde paketleniyordu. Çerçevelerde, ışıklı kutularda. Şimdiyse başka bir dünyaya atlıyorlar. ne Benim çalışmalarımda izleyici hep dıştadır. İşe dışarıdan bakar. İşten ve dolayısıyla konudan belirli bir mesafeye konumlandırılmıştır. Konturları belli, bakıldığında başı sonu tarifli bu pakete bakan kişi aslında klasik izleyici olmanın güvenli, sıcak sularında dolaşır. Bu sergide, evet bu kutuyu dağıtmak istedim. Yine kağıt var. Ancak temsili bir farklılık koymak istedim. Bu farklılık, tahrik edici bir biçimde, oyuna davet niteliği taşıyor benim için. Tatil başlığı pek çok çağrışımla beliriyor zihinde. Benim için ilk çağırdığı kelime ‘rahatlamak’ ise de hemen gelip yanına biriken diğerleriyle beraber sonsuz bir dünya kuruyor. Bense en baştan başladım. Tatili evden ayrıldığım anda başlattım ve ‘yol’ ile ‘yolculuğu’ işe taşıdım. Herkesin belleğine kazılı yol anıları –tabii ki tatille bağlantılı olanlarının yanında olmayanları da- harekete geçecek. Video biraz bu anıları arıyor. Videodan sonra mutfağı gören, yani videoyu üreten mekanizmayı fark eden izleyicinin kafasında birbirine geçecek bu anı-gerçek ikilisi. eu Yani, başta “dışarıda kalıyor” dediğin izleyici bu kez işe daha fazla dahil ediliyor. Bu, daha önceki işlerine göre önemli bir farklılık. ne Yıllarca sergi çalışmalarının dışında animasyon karakterleri tasarladım. Çok aktörlü projelerde yer aldım. Birbirinden farklı malzeme, konu ve kişilerle çalışma imkanım oldu. Her seferinde farklı problemler, teknik, içerik ve psikolojik boyutlarıyla çözümler beklendi. Farklı yaklaşımlarla, tekniği incelterek, içerikle başka şekillerde ilişki kurarak ve en önemlisi kendimi deneysel tavırlara açarak çalışmanın, sanatçı iç disiplinini kuran ana eksen İstanbul’da In Istanbul, 2011 Kağıt, projeksiyon ile ay animasyonu Paper, moon animation with projection 40 x 40 cm 32 33 olduğunu düşünüyorum. Kağıt işlerim de böyle gelişiyor. Önceleri kutularda farklı bir derinlik ve anlam vardı. Sonra katmanları arttı. Işık ve gölgeyle boyut kazandılar. Sonra küçük motorlarla hareketlendiler. Şimdi de video deniyorum. Bu şimdi dönüp baktığımda normal bir süreç gibi geliyor. Bu kompozisyonlar ve temsilleri değişiyor, evriliyor. — ertuğ uçar We know Nermin Er for her works made with paper. Is paper just a tool, a material for you? How is the process of production, does it resemble writing a text, or making a painting? Or, do you draw first, and cut after? nermin er Yes, paper s just a tool for me. I keep pieces in the archive in my mind, and take them out when the time and place are suitable. And as I cut, it is as if I am transcribing my notes into full sentences. The whole in which they begin to transform into images is shaped by negative space created at times by intervention, and at times by the articulation of homogeneous materials. During this process, in which the whole begins to assume meaning in my hands, in front of me, I sometimes perform momentary interventions. This, again, is carried out by cuts, or singular words, or short notes. eu In your previous work, these paper-worlds were packaged in one way or another: In frames, light-boxes. Now they leap into a different world. ne In my works, the viewer is always on the outside. The viewer looks at the work from the outside. The viewer is positioned at a certain distance to the work, and therefore to the subject. The person who looks at this package with clearly defined contours and its beginning and end determined, sails the safe and warm waters of a classical viewer. In this exhibition, I did indeed want to disrupt this box. Paper is used in these works, too. But I wanted to introduce a representational difference. This difference, in a seductive manner, is for me an invitation to play. The title holiday appears with many connotations in the mind. Although the first word it reminds me of is ‘relax’, it creates an infinite world with all the other connotations that swiftly begin to flow and pile up next to it. I started right at the beginning. I began the holiday at the moment I left home, and I brought the ‘road’ and the ‘trip’ to work. Everyone’s memories of being on the road that are inscribed in their memory will be activated—not only those related to holidays, but also those that aren’t related to holiday. In one sense, the video looks for such memories. In the mind of the viewer who after seeing the video sees the kitchen, or in other words, notices the mechanism that produces the video, this pair of memory-reality will interlace. eu In other words, the viewer who, as you said in the beginning, “remained outside” is now involved more closely in the work. This is an important difference compared to your previous works. ne For years, apart from my exhibitions, I worked in designing animation characters. I worked as part of team projects. I had the opportunity to work with different materials, subjects and people. In every specific project, we had to find solutions for different problems with different technical, thematic and psychological dimensions. I believe that working with different approaches, by refining the technique and establishing diverse relationships with content, and most of all, by exposing myself to experimental procedures, forms the main axis that establishes my inner discipline as an artist. This is also how my paper works develop. In the earlier boxes there was a different type of depth and meaning. Then, the number of layers increased. They gained new dimensions with light and shadow. Then they began to move with the help of small motors. And now I am experimenting with video. When I look back now, it feels like a natural process. These compositions and their representations change, evolve. Yol / Road, 2013 Hareketli mekanik maket ve video projeksiyon Mobile mechanical model and video projection 100 x 15 cm meriç kara 37 1977’de İzmir’de doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. Born in 1977 in İzmir. Lives and works in Istanbul. ertuğ uçar Durduğun nokta sanat ile tasarımın arasında bir yer desem, katılır mısın bu dediğime? meriç kara Ayrıştırmalı mı emin değilim. Artık multidisipliner alanlar çok, sınırlar esnekleşiyor. Dolayısıyla “arasında” yerine “ikisini de içerebiliyor” derdim. “Sınır” deyince düz ve keskin bir çizgi gözümün önüne geliyor. Bu kez çizginin kalınlığını düşünmeye başlıyorum. Hatta bir ara bölge, arayüz diyelim buna. Bu alanda, yani başta bahsettiğim çizgide, bir o yana bir bu yana geçtiğimi hayal ediyorum. Belki de çizgi kırıldığında bir geçiş oluyor. Tasarım işlevsel olmalı diye düşünenler var. “Biçim işlevi izler”. Burada önemli olan şu: İşlevden ne anlıyorum? Bu bir tasarım ürünü için meyveleri küçük parçalara ayırmak olabileceği gibi, evdeki gündelik hayat hakkında düşündürmek de olabilir. Fotoğrafçılığın editoryal veya sanatsal fotoğrafçılık olarak alt dallara ayrılması gibi. Tasarımda da bu çeşitlilik var. Tasarım, sorunları çözüp cevap verebileceği gibi soru da sorabilir. Hatta tasarım süreci benim için soru sormak, cevap vermek, hemen ardından bir daha sormak şeklinde bir silsiledir. Bazı çalışmalarımda işin kendisi bir soru olabiliyor. eu Gündelik eşyalara dokunuyorsun ve anlamları kayıyor. Etrafa hep bu gözle mi bakarsın? mk Gün içinde eğlenirim ben. Komiklikler yaparım, kelimelerle oynarım. Gülmek ve güldürmek için fırsatlar yaratırım. Hayatta karşılaştığım durumlarda da bir ironi yakalarım, bazı zor durumlardan canımı sıkmadan sıyrılabilirim. Bu da yansıyor işlere, o da hayata, o da işlere... O an neyle ilgileniyorsanız etrafa o gözle bakıyorsunuz. Bir şeyi düşünmeye başlayınca, o dönemde neye yoğunlaşıyorsam etraf da hep o filtreyle görünüyor. Algım hassaslaşıyor. Etraftaki, hayattaki yığından işe yarayanları ayıklamaya başlıyor. Yine fotoğraftan bir örnek: Fotoğraf çekmeye merak sardığım dönemlerde etrafa baktığımda her şeyi o karede görüyordum. Her gördüğümü ona göre algılıyordum. Her şey kompozisyonlaşmaya başlıyordu. eu Sergi temasına nasıl yaklaşıyorsun? Bir önermeyle mi başlıyorsun işe ya da bir teknik seçimiyle mi? Zor bir soru gibi duruyor ama kim bilir kendi iç süreçlerimiz sandığımızdan daha mekanik ve kurallı işliyordur belki de. mk Söylediğim gibi, bir projenin içindeyken etrafıma bir tür filtreyle bakmaya başlıyorum. Çağrışımlara çok açık oluyorum. Aslında sistem olarak genelde geçerli olan, tekrar ettiğini fark ettiğim bir formülüm var. Ama bundan önce garip bir süreç oluyor. Olmayacak şeyler üretmeye başlıyorum işe başlamadan önce. Birden bitkileri sulamak aklıma geliveriyor. Ya da kaybettiğim bir şeyin nerede olduğunu aniden ve şiddetli bir şekilde merak ediveriyorum vs. Başlamadan önce epey tur atıyorum etrafında. Öncelikle fiziksel bir tur bu: Şehirde, sokaklarda. Öte yandan da konunun çevresinde dönüp duruyorum. Kendimi o son ana dek geride tutuyorum. Çünkü başına oturunca, konunun beni ele geçireceğini ve artık bir süre ayrılmadan beraber olacağımızı biliyorum. Asıl formüle gelirsek: İlk önce konuyla ilgili yaşadıklarımı ve gözlemlerimi düşünüyorum. Önüme bir kağıt alıp o konuda aklıma gelen kelimeleri döküyorum. Anahtar kelimeler, tabirler, objeler, sıfatlar, klişeler, yakın uzak çağrışımlarla doluyor kağıdın yüzeyi. Bir süre onlarla çalışıyorum. O sırada laf lafı açıyor. Kelimeler ve konular birbirini çekiyor. Sonra bazılarına yakın hissedince daha detaylı araştırmaya başlıyorum. Süreçte, konu belirdikten sonra ifade etme yöntemi ve kısıtlamalar gözden geçiyor tabii. Kaç adet üretileceği veya yeterli zaman olup olmadığı malzeme seçimini ve tekniği etkiliyor. Bazen bu yüzden beklenmedik bir yöntem arada bir yerde beliriyor ve bu kez düşünceleri kendi tarafına çekiyor. Değişken, sarmal bir yapı diyelim: İç içe, yan yana, döne döne ilerliyor. — ertuğ uçar Would you agree with me if I said you stand somewhere between art and design? meriç kara I’m not sure whether there should be a division between the two. The number of multidisciplinary fields has increased in the current climate, and borders have become more flexible. Thus, I would say my work “can contain both” rather than “stand between.” The word “border” evokes a straight and clear line. Then I begin to think about the thickness of this line. We might as well call it an inter-zone, an interface. I imagine myself passing from one side of this field to the other and back again, or the same with the line I mentioned previously. Perhaps passage becomes possible when the line is broken. Some think that design should be functional. “Form follows function.” This is what counts: How do I understand function? For a design product, this function could be chopping fruit into small bits, or to provoke thought about everyday life. Just like photography being divided into sub-branches such as editorial or artistic photography. Design has similar diversity. Digit, 2005 Seramik / Ceramic 35,5 x 35,5 x 3 cm Paola C. tarafından üretiliyor In production by Paola C Design may solve problems and provide answers, but it may also ask questions. In fact, the process of design, for me, is a sequence comprising asking questions, answering them, and immediately asking new questions. In some of my works, the work itself becomes a question. eu You touch everyday objects and their meanings are distorted. Is this the way you always observe your environment? mk I have fun in the daytime. I make jokes, I play with words. I create opportunities to laugh and make others laugh. I also capture irony in situations I encounter in life, and I manage to slip away from difficult situations without letting them concern me. I believe this is also reflected in the works, and that, in life, and then backagain, in the works… The way you observe your surroundings depends on what you are busy with at that moment. Once I start thinking about and concentrating on a certain thing, I see my environment through that filter. My perception becomes more sensitive. It begins to sift out the useful things from the general pile of life. Another example from the field of photography: During the period when I had first shown interest in taking photographs, I used to see everything in the single frame I was shooting. I perceived everything I saw according to that frame. Everything became part of the composition. eu How do you approach an exhibition theme? Do you begin with a proposal, or by selecting a technique? It may seem like a difficult question, but who knows, perhaps our inner processes operate in a much more mechanical and regulated manner than we think. mk As I stated before, when I’m engaged in a project I begin to see my environment through some kind of filter. I become very open to association. I have, in fact, a generally viable and repeating formula. But there is a strange process that Spell your grass, 2010 Corian Değişken / Various x 18 cm (h) precedes it. I begin producing quite improbable things before I start work. Suddenly I think of watering the plants. Or I suddenly, intensely begin to wonder where an object I have misplaced could be, etc. Before I begin, I spend a lot of time hovering around the topic. At first, I do a physical tour: In the city, in the streets. On the other hand, I begin to contemplate the topic. I hold myself back until that final moment, because I know the moment I sit at it, the topic will take possession of me, and that we will be together for some time, with no question of separation. As for the real formula: I first think about my experiences and observations regarding the topic. I put a blank sheet of paper before me and write down all the words that come into my mind. Keywords, expressions, objects, adjectives, clichés, close and distant connotations fill the surface of the paper. I work with them for a while. Meanwhile, one thing leads to another. Words and topics attract each other. Then, when I feel closer to some than others, I begin the more detailed research. During the process, after the topic emerges, the method of expression and the restrictions are of course reviewed. The number of copies to be produced and the deadline influence the choice of material and technique. This sometimes means that an unexpected method appears, and attracts thought towards itself. Let’s call it a versatile, swirling structure: It progresses in an intertwined, parallel, rotating manner. wake up breakfast pool FUTURE sunbath nap archery sea side beach volleyball walk shower disco-club fire on the beach animation dinner new routine PAST place: min: measure + play time.travel, 2013 Cam / Glass Çeşitli boyutlarda Dimensions variable you like your tan: done or well done? tennis 1h stop the time now: slow place: min: swimming 30min place: min: past- memory sunbath 15min metehan özcan 1975’te İstanbul’da doğdu. İzmir’de yaşıyor ve çalışıyor. Born in Istanbul in 1975. Lives and works in İzmir. İsimsiz 64 Untitled 64, 2005 Arşivsel pigment baskı Archival pigment print 60 x 85 cm ertuğ uçar Vakum sergisini görmüştüm. İsminin bu denli iyi oturduğu çok az sergi oluyor. Çektiğin mekanlarda ufak düzenlemeler yapıyor muydun? Yoksa hep bulduğunu mu çektin? metehan özcan Sergi adı Özgür’ün (Özakın) fikriydi. O sergide evlerin yer aldığı absence (yokluk) serisini ve ıssız sokakların olduğu remote (uzak) serisini beraber kullanmıştım. Mekan ölçekleri farklı olsa da iki durumda da boşluğun tarif ettiği varoluşlar vakum etkisini hissettiriyor. Bu hissi üreten tam da senin sorduğun acaba bu bir mizansen mi şüphesi. Düzenleme yapmamıştım. eu Fotoğraf güçlü fikirlerle kurduğun projelerinin bir aracı haline gelmiş. Bu araçla ilişkin açısından soruyorum: Bir tahminin veya hedefin var mı? mö O sergi beş yıla yakın gezmelerimden, birikimlerimden oluşuyordu. Evet, sergideki işlerimde imgeler çok baskındı ve fotoğraf da bunun aracı oldu. Hazırlık süreci boyunca, içine girmiş olduğum evlerden, ben çektikten sonra yıkılan yapılardan edindiğim imgeleri içeren yüzlerce sayısal dosya elenerek 30 adet basılı fotoğrafa dönüşürken, en azından benim için, yeniden fizikselleştiklerini hissettim. Ve bu beni çok mutlu etti. Ancak bu işlerin nasıl sunulması gerektiğine dair derdim o sergide yanıt bulamamıştı. Şu an için öncelikli hedefim statik işler üretmekten ziyade, çok katmanlı/parçalı ürünler ortaya koymak. Tabii bunların ne biçimlerde sergilenecekleri de benim için önemli. eu Kartpostalları kullandığın Benden önce varması dileğiyle işinden biraz bahseder misin? mö Bu iş topladığım 1950-80 arası daha çok yapı odaklı yerli kartpostalların ve kart arkası yazıların yan yana projeksiyonundan oluşuyor. Kartpostallar neredeyse dijital fotoğraf yaygınlaşana dek gidilen bir yeri imgesel olarak tarif etmenin ve paylaşmanın en pratik yolu olmuş. Sınırlı bir fotoğraf seçkisinden alınıp üzerine notlar eklenerek kişiselleştirilmişler. Bazen otellerde kaldıkları odaları da işaretlemişler. Bir yandan yazılar var. Daha çok gidenin kurduğu bir metin, mektup gibi karşılıklı olması da gerekmiyor. Ben ayrı kart ve yazıları beraber göstererek çok katmanlı okumaya elverişli bir projeksiyon yapmaya çalıştım. Nesne olarak da kartpostalların malzemesi, ölçüsü ve renkleri baskın olduğundan kendilerini değil fotoğraflarını paylaşmak istedim. İşin kaynağı kart ancak yer ve yazı fotoğraflarından örülü bir hikaye. eu Koleksiyonuna bu sergiye çalışırken bir grup otel kartpostalı da ekledin. Bu örneklerde seni etkileyen ortaklıklar ya da özellikler oldu mu? mö Aslında eskiden beri sahaflardan kartpostal ve fotoğraf topluyorum. İsimsiz 48 Untitled 48, 2005 Arşivsel pigment baskı Archival pigment print 60 x 100 cm 44 45 Kartpostalların turizm mimarlığı-mimarlık turizmi karşılaştırmasına iyi bir kaynak olabileceğini düşündüm. Fark ettim ki bu kartpostallar sayesinde mimarlık kitaplarında olmayan yapılar da kültürel dolaşıma girmiş. Bu projede beni çarpan şey insanların gittikleri yerleri temsilen yolladıkları kartlardaki otellerin aynılığı; şimdinin temalı otellerinin aksine o dönemin uluslararası stilinin ortak bir otel imgesini oluşturması. Öte yandan tatil anılarımızda yalnızca modernist yapıların sıkıcı cepheleri değil, iç mekan deneyimi, çevre düzenlemesi, mobilya tasarımı gibi detaylar da var. Şöyle de diyebiliriz: Tatil hafızasında lobideki koltuğun, hatta o koltuk için seçilen kumaşın bile yapının cephesinden daha fazla katkısı olabilir. Kartlarda neredeyse hiç iç mekan fotoğrafı yok. Bir de, bu kartpostalları gönderen insanların sadece gök mavili yaz kartları değil, baraj, köprü gibi endüstriyel yapı görüntülerini, tekinsiz atmosferli fotoğrafları da seçmeleri ve neredeyse hepsinin kart arkası boyunca minör yazarlara dönüşmesinden etkilendim. the deserted streets together. Although their spatial scale was different, in both instances, existences defined by emptiness evoke the feeling of a vacuum. This feeling is produced precisely by the suspicion that you have just asked about, ‘is there any staging involved?’ No, I did not intervene in, or prepare the scene. eu It seems that photography has become a tool of such projects that you form on the basis of strong ideas. I ask in regards of this tool: Do you make a forecast, or define an aim? mö That exhibition was formed of the knowledge and experience I accumulated during my travels over a period of five years. Yes, images were very dominant in my works at the exhibition, and photography was its medium. During the preparation process, as hundreds of digital files containing images I collected from houses I entered and buildings that had been demolished were reduced to 30 printed photographs, I felt that, at least for me, they regained their physical nature. And this made me very happy. However, the question of how to present these works remained unanswered during that exhibition. My priority target now is to produce multilayered/multi-fragmented works rather than static works. Of course it is also important how they will be exhibited. eu Can you talk a little about your work titled Hope this arrives before I do, for which you have used postcards? mö This work features the side-by-side projection of postcards and postcard-back texts from Turkey, mostly featuring buildings, and from a period spanning 1950-80. Postcards were, almost until the spread of digital photography, the most practical way of visually describing and sharing a place that had been visited. Picked from a limited selection of photographs, these postcards have been personalized by the adding of notes. Some people marked the rooms they stayed at in hotels. Then there are the texts. These are texts constructed by the visitors; and they do not necessarily have to be of a reciprocal nature like letters. I tried to create a projection system suitable to a multilayered reading by showing the postcards and the texts together. And since the material, scale and colours of the postcards as objects were dominant; I wanted to share not the postcards themselves, but their photographs. The postcard is at the source of the work, but it is a story interwoven with photographs of places and texts. ertuğ uçar I saw your exhibition titled Vacuum. Very few exhibitions have titles that fit so well. Did you perform minor interventions to the places you photographed? Or did you photograph everything as it was? eu You added a group of hotel postcards to your collection while you were working on this exhibition. Were there any common qualities shared by these samples that impressed you? metehan özcan The title of the exhibition was Özgür’s (Özakın) idea. In that exhibition I used the absence series with the houses and the remote series with mö I have been collecting postcards and photographs from second-hand booksellers for a long time now. I thought that postcards could serve as a good source eu Sergide yer alan diğer işine, yani Fransız Öpücüğü’ne gelecek olursak… Önceki işlerinde mekanı istila eden bitkiler temasını görüyorduk. Bu işlerini aynı paralellikte okumak mümkün mü? mö Önceki işlerimi tetikleyen modern iç mekanın dışarıda bıraktığı doğanın, ev sahiplerinin terk edişiyle, mekanın yeni sahibi haline dönüşmesiydi. Bu işimde ise başka bir doğa var. Buradaki doğa, (bir Fransız turizm şirketinin 1967’de Foça’da inşa ettiği) tatil köyü imgesini kuran unsurlardan biri olan peyzajın insan kontrolünden (2005’den bu yana) çıkmış hali. Binaları kuşatan, tatil köyünün sokaklarını çıkmaz sokaklara dönüştüren, meydanları dolduran bu örtü, ürünü olduğu kurguyu/sahneyi bambaşka okumalara taşıyor. Bu vahşi peyzaj imgesini bakir doğadan farklı kılan tasarlanmış olması ve arkada kalan mimarinin hayaleti. Foça’daki Fransız tatil köyünün özelliği de, günümüzün tematik tatil köylerinin önemli nüvelerini barındırıyor oluşunda. Oryantalist bir bakışla kendi sınırları dahilinde kontrollü bir tatil deneyimi sunuyor olmaları bugün de tatil mimarisinin en önemli özelliklerinden. Tabii bir de bu öncül turizm mimarlığı günümüz örneklerine göre mütevazı, daha fazla mekan deneyimine dayalı ve daha az steril. — 46 for a comparison between tourism architecture and architectural tourism. I realized that thanks to these postcards, buildings that did not feature in architecture books also entered into cultural circulation. What struck me most about this project was the similarity of the hotels on the cards people sent as representations of the places they visited. In contrast to the themed hotels we have today, the international style of that period formed a common hotel image. On the other hand, our holiday memories do not only feature the boring façades of modernist buildings, they also include details such as the experience of interiors, landscape design and furniture design. Or we could say: The armchair in the lobby, or even the choice of fabric for the armchair may contribute more to the holiday memory than the façade of the building. Almost no interior images have been used for the postcards. I was also impressed by the fact that the people who sent these postcards did not only select the summer cards with blue skies but also images of industrial buildings such as dams and bridges and photographs featuring an uncanny atmosphere, and by almost all of these people temporarily becoming minor writers within the space on the back of the card. eu As for your other work in the exhibition, French Kiss… In your other works we observed the theme of plants occupying and taking over the space they are placed in. Is it possible to carry out a parallel reading for these works? mö The thing that triggered my previous works was the transformation of nature, previously excluded by the modern interior, into the new proprietor of the space following the abandonment of the space by the landowners. Nature here is the landscape, a founding element of the image of a holiday village (established in Foça in 1967 by a French tourism company), which has escaped (since 2005) the control of human beings. This blanket that envelops the buildings, transforms the streets of the holiday village into cul-de-sacs and fills the squares, conveys the structure/scene it is the product of towards entirely different readings. What renders this image of wild landscape different from untouched, virginal nature is the fact that it was designed, and also the ghost of the architecture in the background. The outstanding feature of the holiday village in Foça is that it contains some significant original components of contemporary thematic holiday villages. The idea of presenting, with an orientalist outlook, a controlled holiday experience within their borders, is also one of the most significant features of contemporary holiday architecture. Of course, this precursor of tourism architecture is more modest, more based on the experience of the space, and less sterile than current examples. Benden önce varması dileğiyle Hope this arrives before I do 2013 Buluntu kartpostallar, projeksiyon / Found postcards, projection Çeşitli boyutlarda Dimensions variable Fransız Öpücüğü French Kiss, 2013 Fotoğraf ve video, projeksiyon Photograph and video, projection Çeşitli boyutlarda Dimensions variable VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: LÜTFEN RAHATSIZ ETMEYİN Tatil Kavramı Üzerine Bir Sergi VitrA Contemporary Architecture Series Presents: PLEASE DO NOT DISTURB An Exhibition on the Concept of Holiday Bu katalog, 7 Şubat - 7 Nisan 2013 tarihinde, İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Lütfen Rahatsız Etmeyin sergisi kapsamında hazırlanmıştır. This catalogue has been prepared within the scope of the exhibition VitrA Contemporary Architecture Series Presents: Please Do Not Disturb held at Istanbul Museum of Modern Art from 7 February to 7 April 2013. Yayın Yönetmeni / Coordinating Editor Pelin Derviş Metinler / Texts Ertuğ Uçar Tasarım / Design Aslı Altay, Future Anecdotes Istanbul Çeviri / Translation Nazım Dikbaş Film, Baskı ve Cilt / Prepress, Printing & Binding Ofset Yapımevi Şair Sokağı 4 Kağıthane 34410 İstanbul — Proje Ortakları / Project Partners VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği VitrA and the Turkish Association of Architects in Private Practice Proje Koordinasyonu / Project Coordination Arzu Uludağ Elazığ Danışma Grubu / Advisory Group Banu Binat, Celal Abdi Güzer, Yeşim Hatırlı, Erkut Şahinbaş, Arzu Uludağ Elazığ — ISBN: 978-605-61000-3-1 Her hakkı saklıdır. Bu yayının herhangi bir bölümü yayıncının izni olmadan kayıt, fotokopi ve bilgi depolama dahil olmak üzere hiçbir elektronik veya mekanik yöntemle yeniden basılamaz veya çoğaltılamaz. All rights reserved. No part of this publication may be reproduced in any form or by any electronic or mechanical means, including photocopying, recording, or other information retrieval systems, without the written permission of the publisher. Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in beşinci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir. VitraCagdasMimarlikDizisi.com facebook.com/VitrACagdasMimarlikDizisi twitter.com/@VitrATurkiye #vcmd
© Copyright 2024