LÜTFEN RAHATSIZ ETMEYİN PLEASE DO NOT DISTURB

VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar:
LÜTFEN RAHATSIZ ETMEYİN
Tatil Kavramı Üzerine Bir Sergi
—
VitrA Contemporary Architecture Series Presents:
PLEASE DO NOT DISTURB
An Exhibition on the Concept of Holiday
February 7 Şubat – April 7 Nisan 2013
VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle hayata geçirilen
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi, farklı yapı türlerini eksen alarak, Türkiye
çağdaş mimarlık ortamını belgelemeyi, tartışmayı ve yeni çalışmalar
için zemin oluşturmayı hedefliyor. Dizinin ikinci bölümü Türkiye’deki
turizm ve rekreasyon yapılarını konu alıyor. VitrA Çağdaş Mimarlık
Dizisi Sunar: Lütfen Rahatsız Etmeyin başlıklı güncel sanat sergisi de
bu bölümün tüm yıla yayılan etkinlikleri arasında yer alıyor. Serginin
ve elinizde tuttuğunuz bu kataloğun gerçekleşmesini sağlayan
tüm sanatçılara, sergi ekibine ve İstanbul Modern Sanat Müzesi’ne
teşekkürlerimizi sunarız.
—
The VitrA Contemporary Architecture Series, initiated by VitrA and the
Turkish Association of Architects in Private Practice, aims to document,
discuss and provide a platform for new studies in contemporary
architecture in Turkey by focusing on different types of buildings. The
second part of the series focuses on tourism and recreation buildings
in Turkey. Events organized within the scope of this part will take place
throughout the year, and feature the contemporary art exhibition VitrA
Contemporary Architecture Series Presents: Please Do Not Disturb. We
would like to express our thanks to all the artists, the exhibition team and
Istanbul Museum of Modern Art who made possible both this exhibition
and the catalogue you are now holding in your hands.
ANA MERDİVEN MAIN STAIRS
GİRİŞ ENTRANCE
1 Kerem Ozan Bayraktar
Ada
Island
2Metehan Özcan
Fransız Öpücüğü
French Kiss
3Burak Arıkan
Mono-tatil
Mono-vacation
4Meriç Kara
time.travel
5Metehan Özcan
Benden önce varması dileğiyle
Hope this arrives before I do
6Nermin Er
Yol
Road
KÜTÜPHANE
LIBRARY
DANIŞMA
INFORMATION DESK
ÇIKIŞ EXIT
İSTANBUL MODERN ALT KAT, POP-UP SERGİ ALANI
GROUND FLOOR, POP-UP EXHIBITION AREA
içindekiler / contents
Mekan Planı ve Sanatçılar / Venue Plan and Artists .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4
Ertuğ Uçar .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8
sanatçılarla söyleşi / ıntervıew wıth artısts
Burak Arıkan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18
Kerem Ozan Bayraktar .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24
Nermin Er .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Meriç Kara. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36
Metehan Özcan .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42
9
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar:
LÜTFEN
RAHATSIZ ETMEYİN
Tatil Kavramı Üzerine Bir Sergi
Ertuğ Uçar
Boğaz’da bir saray, Kapadokya’da bir mağara, Aksaray’da bir motel, Kabak
Koyu’nda bir bungalov, Erzurum’da bir şehir oteli, Çamyuva’da bir tatil köyü,
Amasya’da bir konak, Bozcaada’da bir pansiyon, Kars’ta bir ev ve Mavitur’da bir tekne...
Her birinde bir oda, her odada bir kapı. Kapılarda birer uyarı askısı asılı, ince
uzun sallanıyor kulpta. Üzerinde bir rica: Lütfen Rahatsız Etmeyin.
Bu standart obje, başka birçok objeyi de taşıyor beraberinde. Üzerine amblem işli
beyaz havlu, minik sabun, ters çevrilmiş bardak, dolu minibar, gizli kasa, TV, bir
çift tekstil terlik, antetli zarf, aynalı etajer... İçeride gardırop, karşısında banyo, az
ileride yatak, abajur, balkon. Dışarıda koridor, resepsiyon, kahvaltı salonu, bahçe,
havuz, kumsal. Uzakta dükkanlar, hediyelik eşyalar, koylar, ormanlar, molalar ve
nihayet ev.
Tatili temsil eden bu çağrışım yığını, herkesin kendine göre oluşturduğu
ve dolayısıyla değişip duran bir imaja takılı kaçış planı olarak, zihnimize
gömülüdür. Tüm seneyi amorti edebilecek, pürüzleri yok edip hayatı yeniden
başlatacak ideal tatil... Koca yılın yüklendiği 15 gün, 350 günü silme gücünde 2 hafta...
Tatil, ikinci ve geçici bir tatlı hayattır. Öte yandan diğerini, yani gerçeğini ikame
etmesi ciddi olarak akla getirilmez. Çünkü tatil, çoğu kez kendi rutinleri, klişeleri,
kuralları ve sıkı programıyla kişiyi diğerinden daha fazla zorunlulukla kuşatır.
“Lütfen Rahatsız Etmeyin”, ilk okumada, oda temizliği programında bir erteleme
talebiyse de, aslında kişinin etrafını tatilde, bu geçici ve tatlı hayatında da
saran rutinden kurtulma arzusunu temsil eder. Söz konusu rica, onu kapıya
iliştiren kişi, kapı, oda, otel ve otelin kurulu olduğu coğrafyayla birlikte, yalnızca
“huzurlu bir tatil” düşüncesini vücuda getirmekle kalmaz. Kişinin kendisi için
kurgulanmış tatil mekanı –özenle hazırlanmış bu sahne- ile kurduğu ilişkiyi de
bize açabilir. Lütfen Rahatsız Etmeyin sergisi, insanı merkeze aldığı bu bakışla birlikte mekanla
olan ilişkisini daha soyut bir eksende kurmayı deniyor. Kişinin tatil algısı bu
bakışla, tatili çağrıştıran her şeyin dahil olduğu geniş bir küre olarak tarif ediliyor.
Mekanla ilişki ise şöyle açılıyor: Sergi tatil fikrini, salt yapıyla boyut kazanan ve
böylece mimarlığa indirgenen bir algının ötesinde, başladığı yer olan eve, gömülü
olduğu zihne, tatil mekanının yerini aldığı coğrafyaya ve zaptedilen yerleri geri
almak için fırsat kollayan doğaya uzatıyor.
Tatil hayaldir. Her hayal gibi alınıp satılır. Kitlelerin bir yerden diğerine, giderek
daha ucuz ve hızlı taşınabildiği günümüzde, bu hayalin pazarlaması, genelde
farklı tecrübeler üzerinden yapılır. İster iki odalı bir pansiyon, ister bir mega
tatil köyü olsun, tatil mekanının ayarları misafirin ihtiyaçlarına göre hassas
bir şekilde yapılır ve bu mekan yalıtılır. Teknoloji ve bütçe elverdikçe küçük,
etkileyici konfor setleri ve fantezilerle donatılır. Onu evden ayıracak detaylar,
özenle tatil mekanına eklenir. Tatil boyunca misafir hareketlendikçe, kendi
hareketine eşlik eden sahnelerden geçer. Tatil sahneye konur, misafir de oynar.
Bu noktada, turizm mekanlarının misafirler için hazırlanmış bir dizi özel
sahneden, bir seri hesaplanmış tecrübeden oluştuğu düşüncesinin, sergi
tasarımının başlangıç kıvılcımı olduğu söylenmeli.
İstanbul Modern’de sergiye tahsis edilen mekanda, birbirinden kalın eşiklerle
ayrılan odalar, yapıtlara özel kurgulanmış galeriler gibi çalışıyor. Mevcut
durumdaki çok girişli esnek mekan mantığı, izleyicinin yapıtlarla kuracağı
ilişkiye göre ayarlanmış özgün bir tecrübeye dönüşüyor. Sergi, içine aldığı
izleyiciye tek bir seçenek sunuyor: Yapıtları, dizildiği sırayla görmek. Odadan
odaya geçerek tek tek ve yalıtılmış biçimde sahneleri yaşamak. Sanatçılar
yapıtlarını, ardışık galerilerde, sunuldukları odayla beraber kurguluyor. Yapıt
ve mekan birbirini şekillendiriyor. Serginin mekansal oluşumu, bu etkileşim ve
beraberinde getirdiği parçalanmaya dayanıyor.
10
Sergi mekanının şekillenmesine paralel içerik paylaşımını, bir küratöryel metinle
başlatmak da mümkündü. Onun yerine küratör ve sanatçılar arasında bir diyalog
süreci kuruldu. Bu süreç, güncel sanatın önemli örneklerinden temayla eleştirel
bir ilişki kurduğu düşünülen imajlar ve altına iliştirilmiş küratör notlarıyla
başladı. Daha sonra karşılıklı veya dijital ortamda ilerleyen diyalog boyunca,
sanatçılar yapıtlarını kurar ve geliştirirken, sergi tasarımı şekillendi. Odalar özel
galerilere dönüştü.
Beş sanatçıyı bu tema çerçevesinde aynı çatı altına toplayan ortak noktaların
bulunması zorunlu değildi tabii, ancak var. Metehan Özcan’ın fotoğrafları,
Kerem Ozan Bayraktar’ın videoları, Nermin Er’in kağıt çalışmaları, Burak
Arıkan’ın ağ haritaları ve Meriç Kara’nın objelerinin mekanla kurdukları özgün
ilişkiydi bu ortak nokta. Tabii burada yapıtın içeriğinin mekansal boyutunun
yanı sıra yapıtın sergilendiği mekanla kurduğu ilişkiden de bahsediliyor. Özcan
ve Bayraktar’ın işlerindeki gibi, bu ilişki yapıtın etrafında yarattığı atmosfer
vasıtasıyla kurulabilir. Er ve Kara’nın çalışmaları ise objenin, makinenin, oyunun
ve katmanların izleyiciden dikkat isteyen ölçeğiyle bizi farklı bir boyuta çekiyor.
Ya da Arıkan’ınkinde olduğu gibi mekan, sonsuz bir soyut düzleme yayılıyor.
Lütfen Rahatsız Etmeyin sergisinin not edilmesi gereken bir diğer özelliği,
sanatçıların yapıtlarını bu sergiye özel üretmesi... Her sanatçı, düşüncesini
kurarken, içerik ve teknik olarak daha önceki üretiminin ötesine geçmeye
çalıştı. Bu, önceden ve dışarıdan koyulmuş bir hedef olmaktan çok, daha önce
bahsedilen diyalog süresince gelişen başka bir ortak noktaydı.
Er, bu sergide ilk kez denediği video tekniğiyle ürettiklerinin üzerindeki örtüyü yine
kendisi kaldırıyor. Sonuçta izleyiciyi –en azından sanatçının yapıtlarını bilenleribekleyen, tanıdık bir mekanizma. Arıkan, görmeye alışık olduğumuz ancak her
seferinde bizi içine almayı başaran ağ düzlemini kurmakla kalmıyor, bu kez bir
üçlemeyle analiz edip sonuçlandırıyor. Üçleme, baskı, sabit imaj ve videodan
oluşuyor. Özcan, asıl alanı olan fotoğrafı zorluyor. Sergide ona ayrılan mekanlardan
birinde, topladığı fotoğrafları ana eksene alırken, diğerinde sergi temasını
kurcalamak için yaptığı özel bir gezinin etkileyici hatırasıyla baş başa bırakıyor
bizi. Sergiyi ortalayan koridor Kara’nın mekanı. Odalarda belirli bir mesafe talep
eden diğer çalışmaların aksine Kara’nın serisi izleyiciden eğilip dikkat kesilmesini
bekliyor. Bayraktar ise dijital videolar üretmeye devam ediyor. Yatak şiltesine ana
rolü verdiği üçlü seri, güvenlik, barınma, geçicilik kavramlarını kurcalıyor.
11
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Lütfen Rahatsız Etmeyin, oldukça tarifli bir
başlığa, dolayısıyla bir temaya sahip özel bir sergi. Uzun bir hazırlık sürecinden
sonra sergi için üretilmiş yapıtlarla karşı karşıyayız. Beş sanatçı belirlenen
küratöryel çerçeveyi çeşitli yönlere esneterek temayı farklı ve kendine özgü
perspektiflerle ele alıyor.
“Tatil” kavramı üzerine kurgulanan bu sergi, tatil hayalleri kurulması muhtemel
bir mevsimde, iki ay boyunca güncel sanatın beş ismine ait yapıtları izleme
olanağı sunuyor...
13
VitrA Contemporary Architecture Series Presents:
PLEASE DO NOT
DISTURB
An Exhibition On The Concept Of Holiday
Ertuğ Uçar
A palace on the Bosphorus, a cave in Cappadocia, a motel in Aksaray,
a bungalow in Kabak Cove, a city hotel in Erzurum, a holiday village in
Çamyuva, a mansion in Amasya, a bed & breakfast on Bozcaada, a house in
Kars and a sailing boat on the Blue Cruise...
A room in each one of these destinations, and a door that opens to each one
of those rooms. A rectangular door hanger hangs from the handle of each
door, featuring a request: Please Do Not Disturb.
This standard object brings along many other objects. A white towel
embroidered with the hotel logo, a tiny bar of soap, an inverted glass, a full
mini-bar, a secret safe, a TV set, a pair of cloth slippers, a crested envelope,
a mirror cabinet... Inside the room, a wardrobe, opposite the wardrobe, the
bathroom, and further on into the room a bed, a lampshade, and a balcony.
Outside, a corridor, a reception desk, a breakfast hall, a garden, a pool,
the beach. Further ahead in the distance there are shops, souvenirs, coves,
forests, breaks along the road and finally, home.
This pile of associations that represent holidays is embedded in our minds
as an escape plan attached to an image that is unique to each one of us, and
therefore constantly changes. The ideal holiday that will redeem the entire
year; that will smooth the edges and reset life... A fortnight that bears the
brunt of the whole year, a period of 2 weeks that possesses the power to erase
the remaining 350 days...
A holiday is a secondary, temporary good life. On the other hand, no one
seriously considers the option of holidays replacing the other, the real life.
This is because it surrounds the individual with its own routines, clichés,
rules and tight program in a much stricter manner than the real life.
Although “Please Do Not Disturb” can at first be read as a request for a
postponement in the room cleaning schedule, it actually represents the
desire to escape the routine that surrounds the individual even in this
temporary, good life. The request in question, the person who hangs it on
the door handle, the door, the room, the hotel, and the area the hotel is in, do
not only embody the idea of a “peaceful holiday”. It may also provide clues
for us to understand the relationship the individual forms with the holiday
environment designed specifically for the holidaymaker.
The exhibition Please Do Not Disturb seeks to establish its relationship with
space along a more abstract axis via this human-centred view. This view
defines the individual’s perception of holiday as a vast sphere that contains
everything that evokes the idea of holiday. And the relationship with space
unfolds thus: The exhibition extends the idea of holiday beyond a perception
that acquires dimension only via the image of a building and is therefore
reduced to architecture, towards the home, where it begins, the mind, where
it is embedded, the location of the holiday environment and nature, that
awaits an opportunity to reclaim the conquered zones.
A holiday is a dream. And like all dreams, it is bought and sold. The
marketing of this dream, in the current climate where it has become
increasingly possible to swiftly and inexpensively transport large masses of
people from one point to another, often takes place via various experiences.
Whether a two-room bed & breakfast, or a mega holiday village, the settings
of the holiday environment are fine-tuned according to the requirements
of the guests and then the environment is isolated from the outside
world. As much as the budget and modern technology permit, the holiday
environment is equipped with impressive comfort packs and fantasies.
Details that will differentiate the holiday environment from home are
carefully added. As the guest moves through the holiday environment
during the holiday period, he or she passes through scenes that accompany
his or her movement. The holiday is staged, and the guest acts.
14
So it is necessary to state at this point that the idea of a tourism facility formed
as a series of stages specially designed for guests, or a series of calculated
experiences, was the initial spark that inspired the exhibition design.
In the space allocated for the exhibition in Istanbul Modern, the rooms
separated from each other by wide thresholds function as galleries specifically
designed for the works. The current multi-entrance, flexible spatial logic is
transformed into a unique experience adjusted to the relationship the viewer
will establish with the works. The exhibition offers only a single option to
the viewer it encloses: To view the works in the sequence they have been
organized in. To experience the scenes by passing from one room to the
next, each one isolated from the others. The artists designed their works in
consecutive galleries, together with the room they are presented in. The work
and the space shaped each other. The spatial formation of the exhibition is
based on this interaction and the fragmentation it engenders.
It would have been possible to initiate the content sharing parallel to the
shaping of the exhibition shape with a curatorial text. However, a process
of dialogue between the curator and the artists was preferred. This process
began with images from significant examples of contemporary art that were
considered to have a critical link with the theme and curatorial notes attached to these images. Later, during the dialogue carried out in person or in
the digital environment, as the artists produced and developed their works,
the exhibition design also took shape. The rooms became exclusive galleries.
Finding a common point that would gather five artists under the same roof
within the framework of this theme was perhaps not obligatory, but such a
point exists. This common point is the unique relationship Metehan Özcan’s
photographs, Kerem Ozan Bayraktar’s videos, Nermin Er’s paper works,
Burak Arıkan’s network maps, Meriç Kara’s objects established with the
space. Of course, not only the spatial aspect of the content of the work but
also the relationship the work establishes with the space it is exhibited in is
in question here. As in Özcan and Bayraktar’s works, this relationship may
be formed via the atmosphere the work creates in its own environment. On
the other hand, Er and Kara’s works draw us towards a different dimension
with the scale of the machine, the game and the layers that demand the
attention of the viewer. Or as in Arıkan’s work, the space spreads across an
infinite, abstract plane.
15
Another aspect of Please Do Not Disturb that must be noted is the fact that
all the works were commissioned specifically for this exhibition... Every
artist strove to go beyond their previous production in terms of content and
technique as they developed their concepts. This was not a predetermined
and externally imposed target, but another common point that was developed
during the aforementioned dialogue.
Having worked with video for the first time for this exhibition, Er lifts the
cover of her work herself. It is, after all, a familiar mechanism that awaits
the viewer –at least, those who are familiar with the artist’s work. Arıkan not
only establishes the network plane that we have now grown accustomed to
but also never fail to feel fascinated by, but also analyzes it with a triptych
and finalizes it. The triptych is formed of a print, a fixed image and a video.
Özcan challenges his original field of practice, photography. As he places
the photographs he has collected along the main axis in one of the spaces
allocated to his work, in the other space he leaves the viewer to face the
impressive memory of a special trip he took to explore the exhibition theme.
The center corridor of the exhibition constitutes Kara’s space. In contrast to
the other works that demand a certain distance in the rooms, Kara’s series
expects the viewer to bend over and pay attention. Bayraktar continues to
produce digital videos. The three-part series in which he ascribes the main
role to the bed mattress, he investigates concepts such as security, shelter
and transience.
VitrA Contemporary Architecture Series Presents: Please Do Not Disturb is
a special exhibition featuring a highly descriptive title, and therefore many
themes. Following a long period of preparation we now have before us the
works produced for the exhibition. Five artists have flexed the pre-determined
curatorial frame in various directions to treat the theme within their own
diverse and unique perspectives.
During the current season when holiday dreams are probably being dreamed
by many of us, this exhibition based on the concept of “holiday” provides,
for a period of two months, the opportunity to view the works of five
contemporary artists…
sanatçılarla söyleşi
ıntervıew wıth artısts
burak arıkan
1976’da İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Born in 1976 in Istanbul. Lives and works in Istanbul.
ertuğ uçar Ben seni Ergenekon.tc (2009) sergisi için hazırladığın ağla
tanımıştım. Ergenekon.tc’nin niyeti ne?
burak arıkan Önemli olan Ergenekon’un var olmak ile var edilmek arasında bir
alaşım olması. Benim yaptığım iddia edilenlerin / iddianamenin anlatısının ağ
haritasını çıkarmak.
eu
Daha önce ağlar bize bir resim sunuyordu. Bu sergi için hazırladığın
üçlemedeyse ağdan bir sonuca varıyorsun gibi. Ne dersin?
ba
Ağ odaklı yaptığım işler “İlişki nedir?” sorusuyla başlıyor. Ele aldığım her
ekosistemde –sosyal, kavramsal, ya da fiziksel- aktörler ya da şeyler arasında
seçtiğim kritik bir ya da bir kaç ilişki türü üzerinden ağı modelliyorum. Veri
araştırması sonucunda görünmeyen ya da herkesin kafasında ancak bir parçası
olan ağ haritaları bütünleşiyor, büyük resmi görebilir hale geliyoruz.
Ağ analizi aktörlerin merkeziyetini ve bağlılığını ölçerek başlıyor. Bu ölçüm
bize farklı rolleri, gruplaşmaları ve dolaylı bağlantıları gösteriyor: Ağda kimler
en merkezi, kimler köprü, kimler öncü, kimler izole, kimler birbirine en çok
benziyor, kimler oldukça farklı? Ağın neresinde kümeleşmeler var, kümelerin
merkezinde kimler var, çeperinde kimler var, ağlar arası boşluklar ne anlama
geliyor? Bu soruların cevaplarını aldığımızda bir ağın özelliklerini anlayıp,
bunu nasıl yeniden yapılandırabileceğimize, hangi bağı kopartıp hangi yeni
bağı kuracağımıza karar verebiliyoruz. Dolayısıyla, ağın kodladığı gerçekliği
etkileme imkanı kazanıyoruz.
Ağ analizinin bir sonraki aşaması algoritmik tahmin yapmak, henüz
gerçekleşmemiş ama gelecekte kurulması muhtemel bağlantıları otomatik
olarak bulmak. Ağdan tahmin çıkarma üzerine çalışmaya ilk olarak 2007’de
MyPocket projesi ile başladım. Her gün bir sonraki gün ne alacağımı tahmin
eden bir yazılım geliştirdim. Sadece benim için çalışan, kendi alışveriş
davranışlarımı bir ağ modeline sokarak gelecek alışverişlerimi belli bir oranda
tahmin edebilen ve internetten herkese açık yayınlayan canlı bir sistem
kurdum. Bir nevi hayat performansıydı, iki yıl devam etti.
Bu sergi için hazırladığım üçlemede ağdan tahmin yaparak değil, ağın analizini
kullanarak bir kompozisyon yapıyorum. Türkiye’nin ve turizm açısından rakibi
olan ülkelerin resmi turizm reklam filmlerinin analizi. Reklam filmlerindeki
temsillerin ilişkilendirilmesinden çıkartılacak bir ağ haritası. Ağ haritasının
analiziyle yeniden montajlanan yeni bir jenerik film.
eu
Merak ediyorum, ağa estetik açıdan yaklaştığın oluyor mu? Biraz sağa
bükeyim, kenarını şişireyim falan diye.
Ergenekon.tc, 2009
Yazılım, dijital baskı, HD video,
yerleştirme, notlu iddianame
Software, digital prints, HD video,
installation, annotated bill of
indictment
Çeşitli boyutlarda
Dimensions variable
Beraber Sergi Yapmış
Sanatçılar Ağı: Arter
“İkinci Sergi” Edisyonu
haritasından detay,
detail of the
Network of Artists Who
Exhibited Together: Arter
“Second Exhibition”
2010
Dijital baskı, özel yazılım
Digital print, custom
software
150 x 220 cm
20
ba
21
and which new connection to establish. Therefore, we create the possibility to
influence the reality coded by the network.
Ağ haritaları bir yazılım-diyagram üzerinden kendiliğinden organize oluyor.
Bilgisayar, aktörler arasındaki bağlılığı işleyerek bir görsel düzenleme yapıyor
ve haritada merkezi aktörleri, dolaylı bağlantıları ve yoğun kümeleri göz
önüne seriyor. Bu süreçte benim renk seçmek, tipografiye karar vermek,
düğümlerin büyüklüklerine ve bağlantı kalınlıklarına üst ve alt limitler
koymak dışında bir müdahalem olmuyor. Bu görsel cephede (façade) görünen
kısmı oluştururken matematikte bilinen ağ düzenleme algoritmalarını
kullanıyorum. Bu algoritmalardan hangilerini kodladığıma göre ağın genel
kompozisyonu etkilenebiliyor tabii ama ağ içindeki aktörlerin birbirilerine
göre konumları değişmiyor. Kartezyen bir dünyadan çıkıp, ilişkisel bir dünyaya
giriyoruz. Diğer bir deyişle yazılımı her çalıştırdığımda aktörler kanvasın farklı
yerlerinde yer alabiliyorlar ama birbirlerine göre konumu her zaman aynı kalıyor.
The next step in network analysis is algorithmic estimation, to automatically
find connections that do not exist yet but may be established in the future. I began working on network estimation in 2007 with the MyPocket project.
I developed my own software that predicted what I would purchase the next
day. By feeding my own shopping habits into a network model, I created a
live system—that was broadcast live on the Internet with open access—that
could predict, to a certain extent, my future purchases. In a sense, it was a life
performance, it continued for two years.
In the triptych I have prepared for this exhibition, I am forming a composition
not by estimation, but by using the analysis of the network. It is an analysis of
the official tourism publicity films of Turkey and the countries that compete
with Turkey in the field of tourism. It is a network map that is generated
through the relations between the representations in publicity films. A new
generic film reedited with the analysis of the network map.
—
ertuğ uçar The first work of yours that I saw was the network you prepared for
the exhibition Ergenekon.tc (2009). What is the aim of Ergenekon.tc?
burak arıkan The issue is the fact that the Ergenekon is an amalgam of a being and
a construct. What I have done is to create a network map of the claims, and the
narrative in the bill of indictment.
eu Networks previously presented a picture to us. However, in the triptych you
have prepared for this exhibition you seem to reach a conclusion via the
network. Do you agree?
ba
My works with networks begin with the question “What is the relation?” For
every ecosystem I treat—whether social, conceptual or physical—I model the
network via one or more critical types of relations between actors or objects. As
a consequence of the data research, network maps that are either invisible, or
exist only in fragments in our minds, become a whole, and we are able to see the
bigger picture.
Network analysis begins by measuring centrality and interconnectedness of the
actors. This measurement provides us with the different roles, groupings and
indirect connections: Who is in the most central position in the network, who
acts as a bridge, who acts as a pioneer, who is isolated, which actors resemble
each other most, and which ones are most distinct? In which parts of the
network do we observe cluster formations, who is in the center of these clusters,
who is on the periphery, what is the meaning of the gaps between networks?
When we find answers to such questions, we can understand the attributes of a
network and decide how we can restructure it, or which connection to break off
eu I am wondering now whether you ever approach the network in an aesthetic
sense, like, bend it a little towards the right, or blow the side up a bit?
ba
Network maps self-organize via software-diagram. The computer processes the
relations between the actors through connecting forces, and generates a visual
composition revealing the central actors, indirect links, tight clusters, structural
holes, and outliers. I do not intervene in this process other than selecting the
colors, deciding on the typography and determining the upper and lower
limits of node sizes and connection widths. I utilize common network layout
algorithms in the code derived from mathematics while creating the visual
composition. Depending on which algorithms I code, the general composition
of the network might naturally be influenced, but the respective positions of the
actors within the network do not change. We depart from a Cartesian world and
enter into a relational world. In other words, every time I run the software, the
actors may end up on different parts of the canvas, but their relational position
will always be the same.
fotoğraf
meydan
metro
şehrin sokakları
tarihi metro
köprü
kule
köy
şehir
ışıklar
şehir manzarası
gökdelenler
sis
albüm
bellek
adalar
şehir ışıkları
gece
hayatıkıyı
hostes
çarşı
çeşitlilik
havuz
çift
havaalanı
parti
lobi
baharat
mutfak
uluslararası
garson
otel
devasa
konukseverlik
bardak
palmiye
yemek
sürahi toplantı
yolculuk
iş
özel jet
lüks
gençlik
fener
yüzme
resifler
yatak
tarla
kadın
balık
akvaryum
aile
kuyumcu tüketici
kültürü
alışveriş merkezi
uygun fiyatlar
yürüyen merdiven
satıcı
ürünler
egzotik
safari
kum
organizasyonlar
deve
çöl
piramit
at yarışı
kuşlar
at terbiyecisi
pusula
zil
sanat
sergi
baba ve çocuk
sanat eseri
gelenek zanaat
konser salonu
müzisyen
jokey
kaligraf
kültür
ağaç
at
anne ve çocuk
rüzgâr
gökyüzü
kız
yerli kadın
kütüphane
keşif
çiçekler
macera
alışveriş
tarihi alan
başak tarlası
şaşkınlık
güneşlenme
markalar
anıt
Mono-tatil / Mono-vacation,
2013
Üç parçalı yerleştirme: Özel
yazılım, çoklu video projeksiyon,
dijital baskı, video
Three part installation: custom
software, multiple video
projection, digital print, video
Çeşitli boyutlarda
Dimensions variable
göz
zevk dinlenme tarihkitap
huzur
bisiklet
dalgalar
su parkı
kamera
göl
perde
tekneler
eğlence
altın zengin
fotoğrafçı
gondol
deniz
erkek mimari
plaj
güneş
tarihi sütun
sörfçü
şnorkel
çay
bayrak
tarihi binacami
park
nehir
müze
yerli aile
top
kapı
spor
manzara
çimen
golf
dağlar
doğa
kayalık
kayak
yapay
sırt çantası
yürüyüş
yerli çocuk
halk
yerli erkek
havai fişek gösterisi dans
ritüel
elbise
etnik
yerli kız
viyolonsel
modern bina
yerli
kerem ozan bayraktar
1984’te İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Born in 1984 in Istanbul. Lives and works in Istanbul.
Smit Houston Römorkörü’nün
paslanması / Rusting of tugboat
Smit Houston, 2011
1/200 ölçeğinde maketin
fotoğrafı, kromojenik baskı
Photograph of 1:200 scale model,
chromogenic print
135 x 90 cm
ertuğ uçar İki boyutlu temsillerle uğraşıyorsun. Stasis (2011) serisinde mesela,
gerçek modeller yapıp onların dokularıyla oynayıp sonra fotoğraflıyorsun.
Modeller de çok etkileyici. Bu noktada modelleri –
­ diyelim dondurduğun
bisiklet gibi- sergilemekle, fotoğrafını sergilemek arasındaki farkı
soracağım. Nedir bu fark?
kerem ozan bayraktar Fotoğraf çekmekten ziyade fotoğrafı ve sözde bir
tarihselliği inşa etmekle ilgileniyorum. Maketlerin kendilerinin sergilenmesi
yerine fotoğraflarının sergilenmesi, fotoğrafı çekilmesi için heykel yapmak
gibi bir şey esasen. Maketlerin fotoğraflarını çekmemdeki temel neden zamana
ilişkindi. Uzamda sürekli değişen ve bizim ona aldığımız konuma göre bize
farklı bilgi parçacıkları sunan üç boyutlu bir nesnenin bir anlık bir kesiti aslında
fotoğraf. Benim çalışmalarımda sıklıkla değişimin bir anının (temsili anlamda)
sonsuza dek askıya alınması mevcut. Diğer neden ise maketlerin kopyanın
kopyası olan seri üretim nesneler olmasına fotoğrafın da bir katman ekleyerek
orjinallik problemini tamamen ortadan kaldırması. Bir şeyin üstünü sürekli
toprakla örtmek gibi sanki. Ama hep bir kalıntı ya da bir iz kalıyor. eu
Anlıyorum. Yine de ben sergiyi gezdikten sonra sitendeki fotoğrafları
görünce etkilenmiştim. Tam da şu katman meselesi var burada. Sürece dair
fotoğraflar bana sondaki tek imajın tarihsel katmanlarını açtılar. Ama şunu
da söylemeliyim: Mesela donmuş bisiklet maketinin fotoğrafını gördükten
sonra onun ne olduğu ve nasıl üretildiği konusunda yanlış fikirler yürütmek
mümkün. Sergiyi gezenler arasında onun dijital bir imaj mı fotoğraf mı
olduğu konusunda fikir ayrılıkları oluşması da mümkün. Dolayısıyla bizi
üretim sürecine dahil etmediğin sürece o tek imaj mistik bir hareyle örtülü
kalıyor. Senin yapıtların bu şekilde bir atmosfer oluşturuyor mekanda.
Etkileyici bir atmosfer bu. Bu sergide yatak şiltesini bir çıkış noktası olarak alıyorsun. Birçok farklı
okumaya açık, imalarla kurulmuş sahneler. Senin çalışmalarının ortalamada
talep edilenin üzerinde bir izleyici katılımı gerektirdiğini düşünüyorum. Bu,
üzerinde düşündüğün bir konu mu?
kob Bir çalışma bulunduğu döneme göre sayısız şekilde okunabilir. Ben bire bir
anlatıma dayalı bir bakış açısını oldukça yanlış buluyorum. Genellikle okuma
yaptığımız alan ile çalışmanın kendisini birbirine karıştırdığımız çok oluyor.
Bence okunacak ya da anlaşılacak hiç bir şey yok sanatta. Anlam göstergelerin
temsil ettiklerinden çok, çalışmanın inşa ilkelerinden çıkarılmalı. Bunu yapmak
için de herhangi bir bilgiye ihtiyacımız yok bence. Bir şey ne ise odur. Şeylerin
Dondurulmuş Yarış Bisikleti
Frozen Racing Bicycle, 2011
1/24 ölçeğinde maketin fotoğrafı,
kromojenik baskı
Photograph of 1:24 scale model,
chromogenic print
135 x 90cm
26
27
birbirleriyle kurduğu ilişkiler sanatı meydana getiriyor. Bu ilişkilerin
çözümlenmesi ve gerekiyorsa oradan bir anlam çıkarılması benim için çoğu
zaman bire bir göstergebilimsel bir okumadan daha heyecan verici oluyor. Eski
terimlerle ifade edersek benim çalışmalarım oldukça figüratif. Fakat bir
konunun illüstrasyonunu yapmak gibi bir amacım yok. Aksine anlatının bizzat
kendisini bile tek bir soyut öge gibi ele almak, sadece ilişkilerin vurgulandığı
bir dil oluşturmak gibi bir gayem var.
—
ertuğ uçar You work with two-dimensional representations. For instance,
for the series titled Stasis (2011), you built real models, played with their
texture and then photographed them. The models are also very impressive.
What is the difference between exhibiting the models themselves—for
instance, the bicycle you froze—and their photographs?
kerem ozan bayraktar I am interested in constructing the photograph and a
quasi-historicity rather than taking photographs. To exhibit the photographs
rather than the models is like making sculptures only for their photograph to
be taken. The main reason for taking photographs of the models was about
time. Photograph is, in actual fact, a momentary section of a three-dimensional
object, which changes constantly in space and presents different particles of
data to us according to our reciprocal position. In my work, often there is the
infinite suspension of a moment of change (in a representational sense). The
other reason is that photography adds a further layer to the fact that models are
mass-produced objects that are copies of copies—thus the problem of originality
is completely eliminated. It is a bit like constantly covering up something with
earth. Yet there is always some residue, or a trace. eu
I understand. Nevertheless, I was impressed when after having visited the
exhibition I saw the photographs on your web site. It is precisely the matter
of layers you mention. The making-of photographs helped me discover
the historical layers of the single image at the end. But I must also add:
For instance, after seeing the photograph of the frozen bicycle model, it is
possible to get the wrong idea as to what it is and how it was produced. It
is also possible for the viewers to debate whether it is a digital image, or a
photograph. Therefore, as long as you do not provide information about the
production process, that single image remains shrouded in a mystical aura.
This is how your works form an atmosphere in the space. It is an impressive
atmosphere.
The bed mattress is a departure point for you in this exhibition. It features
scenes that are constructed on allusions and are open to many different
readings. In my opinion, your works require more than the regular viewer
participation. Is this an issue you take into consideration?
kob A work can be read in countless different ways, depending on the period it is
produced in. I find a viewpoint based on direct narrative quite problematic. We
often confuse the field we are conducting readings in with the work itself. I think there isn’t anything at all to be read or to be understood in art. Meaning
should be derived not from what the signs represent, but from the work’s
principles of construction. And I don’t think we need any information to do
this. A thing is whatever it is. It is the relations between things that form art.
The analysis of these relations, and to derive, if necessary, meaning from this, is
often much more exciting for me than a direct, semiotic reading. To use the old
term for it, my works are quite figurative. But I do not aim to illustrate a topic. In
contrast, I aim to treat even the narrative itself as a single abstract element, and
to form a language where only the relations are emphasized.
Ada / Island, 2013
Yüksek çözünürlüklü 3b bilgisayar
animasyonu, duvara monte edilmiş 3
adet 42’’ LED ekran üzerine 1 dakikalık
döngüler
High-Definition 3d computer animation
on 3 42’’ LED screens mounted on wall, 1 min. loop
nermin er
İsimsiz / Untitled, 2011
Kağıt, arkadan aydınlatma
Paper, illuminated from behind
40 x 40 cm
1972’de İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Born in 1972 in Istanbul. Lives and works in Istanbul.
ertuğ uçar Nermin Er’i kağıt işleriyle biliyoruz. Kağıt senin için sadece bir araç
mı? Bir metin yazmak veya resim çizmek gibi mi oluyor? Ya da diyelim,
önce çizip sonra mı kesiyorsun?
nermin er Evet, kağıt malzeme benim için sadece bir araç. Zihinsel arşivimde
parçalar saklıyor ve yeri geldikçe çıkarıyor gibi çalışıyorum. Kestikçe konuya
ilişkin notlarımı cümleler şeklinde yazmış gibi oluyorum. İmajlara dönüşmeye
başladıkları bütün ise, zaman zaman müdahaleyle yaratılmış negatif alanlarla
bazen de dışarıdan gelen türdeş malzemeye eklemlenerek şekilleniyor. Bu süre
zarfında, yani bütünün elimde ve önümde anlam kazanmaya başladığı süreçte
kimi kez de anlık müdahaleler yapıyorum. Yine kesikler, yani diyelim tekil
kelimeler, kısa notlar şeklinde oluyor bu da.
eu
Önceki çalışmalarında bu kağıttan dünyalar bir şekilde paketleniyordu.
Çerçevelerde, ışıklı kutularda. Şimdiyse başka bir dünyaya atlıyorlar.
ne
Benim çalışmalarımda izleyici hep dıştadır. İşe dışarıdan bakar. İşten ve
dolayısıyla konudan belirli bir mesafeye konumlandırılmıştır. Konturları
belli, bakıldığında başı sonu tarifli bu pakete bakan kişi aslında klasik izleyici
olmanın güvenli, sıcak sularında dolaşır. Bu sergide, evet bu kutuyu dağıtmak
istedim. Yine kağıt var. Ancak temsili bir farklılık koymak istedim. Bu
farklılık, tahrik edici bir biçimde, oyuna davet niteliği taşıyor benim için. Tatil
başlığı pek çok çağrışımla beliriyor zihinde. Benim için ilk çağırdığı kelime
‘rahatlamak’ ise de hemen gelip yanına biriken diğerleriyle beraber sonsuz
bir dünya kuruyor. Bense en baştan başladım. Tatili evden ayrıldığım anda
başlattım ve ‘yol’ ile ‘yolculuğu’ işe taşıdım. Herkesin belleğine kazılı yol anıları
–tabii ki tatille bağlantılı olanlarının yanında olmayanları da- harekete geçecek.
Video biraz bu anıları arıyor. Videodan sonra mutfağı gören, yani videoyu
üreten mekanizmayı fark eden izleyicinin kafasında birbirine geçecek bu anı-gerçek ikilisi.
eu
Yani, başta “dışarıda kalıyor” dediğin izleyici bu kez işe daha fazla dahil
ediliyor. Bu, daha önceki işlerine göre önemli bir farklılık.
ne
Yıllarca sergi çalışmalarının dışında animasyon karakterleri tasarladım. Çok
aktörlü projelerde yer aldım. Birbirinden farklı malzeme, konu ve kişilerle
çalışma imkanım oldu. Her seferinde farklı problemler, teknik, içerik ve
psikolojik boyutlarıyla çözümler beklendi. Farklı yaklaşımlarla, tekniği
incelterek, içerikle başka şekillerde ilişki kurarak ve en önemlisi kendimi
deneysel tavırlara açarak çalışmanın, sanatçı iç disiplinini kuran ana eksen
İstanbul’da
In Istanbul, 2011
Kağıt, projeksiyon ile
ay animasyonu
Paper, moon animation
with projection
40 x 40 cm
32
33
olduğunu düşünüyorum. Kağıt işlerim de böyle gelişiyor. Önceleri kutularda
farklı bir derinlik ve anlam vardı. Sonra katmanları arttı. Işık ve gölgeyle boyut
kazandılar. Sonra küçük motorlarla hareketlendiler. Şimdi de video deniyorum.
Bu şimdi dönüp baktığımda normal bir süreç gibi geliyor. Bu kompozisyonlar
ve temsilleri değişiyor, evriliyor.
—
ertuğ uçar We know Nermin Er for her works made with paper. Is paper just a
tool, a material for you? How is the process of production, does it resemble
writing a text, or making a painting? Or, do you draw first, and cut after?
nermin er Yes, paper s just a tool for me. I keep pieces in the archive in my mind,
and take them out when the time and place are suitable. And as I cut, it is as
if I am transcribing my notes into full sentences. The whole in which they
begin to transform into images is shaped by negative space created at times by
intervention, and at times by the articulation of homogeneous materials. During
this process, in which the whole begins to assume meaning in my hands, in
front of me, I sometimes perform momentary interventions. This, again, is
carried out by cuts, or singular words, or short notes. eu
In your previous work, these paper-worlds were packaged in one way or
another: In frames, light-boxes. Now they leap into a different world.
ne
In my works, the viewer is always on the outside. The viewer looks at the
work from the outside. The viewer is positioned at a certain distance to the
work, and therefore to the subject. The person who looks at this package with
clearly defined contours and its beginning and end determined, sails the safe
and warm waters of a classical viewer. In this exhibition, I did indeed want to
disrupt this box. Paper is used in these works, too. But I wanted to introduce a
representational difference. This difference, in a seductive manner, is for me
an invitation to play. The title holiday appears with many connotations in the
mind. Although the first word it reminds me of is ‘relax’, it creates an infinite
world with all the other connotations that swiftly begin to flow and pile up next
to it. I started right at the beginning. I began the holiday at the moment I left
home, and I brought the ‘road’ and the ‘trip’ to work. Everyone’s memories of
being on the road that are inscribed in their memory will be activated—not only
those related to holidays, but also those that aren’t related to holiday. In one
sense, the video looks for such memories. In the mind of the viewer who after
seeing the video sees the kitchen, or in other words, notices the mechanism that
produces the video, this pair of memory-reality will interlace.
eu
In other words, the viewer who, as you said in the beginning, “remained
outside” is now involved more closely in the work. This is an important
difference compared to your previous works.
ne
For years, apart from my exhibitions, I worked in designing animation
characters. I worked as part of team projects. I had the opportunity to work
with different materials, subjects and people. In every specific project, we had
to find solutions for different problems with different technical, thematic and
psychological dimensions. I believe that working with different approaches,
by refining the technique and establishing diverse relationships with content,
and most of all, by exposing myself to experimental procedures, forms the
main axis that establishes my inner discipline as an artist. This is also how my
paper works develop. In the earlier boxes there was a different type of depth and
meaning. Then, the number of layers increased. They gained new dimensions
with light and shadow. Then they began to move with the help of small motors.
And now I am experimenting with video. When I look back now, it feels like a
natural process. These compositions and their representations change, evolve.
Yol / Road, 2013
Hareketli mekanik maket ve video projeksiyon
Mobile mechanical model and video projection
100 x 15 cm
meriç kara
37
1977’de İzmir’de doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Born in 1977 in İzmir. Lives and works in Istanbul.
ertuğ uçar Durduğun nokta sanat ile tasarımın arasında bir yer desem, katılır
mısın bu dediğime?
meriç kara Ayrıştırmalı mı emin değilim. Artık multidisipliner alanlar çok, sınırlar
esnekleşiyor. Dolayısıyla “arasında” yerine “ikisini de içerebiliyor” derdim.
“Sınır” deyince düz ve keskin bir çizgi gözümün önüne geliyor. Bu kez çizginin
kalınlığını düşünmeye başlıyorum. Hatta bir ara bölge, arayüz diyelim buna. Bu
alanda, yani başta bahsettiğim çizgide, bir o yana bir bu yana geçtiğimi hayal
ediyorum. Belki de çizgi kırıldığında bir geçiş oluyor.
Tasarım işlevsel olmalı diye düşünenler var. “Biçim işlevi izler”. Burada
önemli olan şu: İşlevden ne anlıyorum? Bu bir tasarım ürünü için meyveleri
küçük parçalara ayırmak olabileceği gibi, evdeki gündelik hayat hakkında
düşündürmek de olabilir. Fotoğrafçılığın editoryal veya sanatsal fotoğrafçılık
olarak alt dallara ayrılması gibi. Tasarımda da bu çeşitlilik var.
Tasarım, sorunları çözüp cevap verebileceği gibi soru da sorabilir. Hatta tasarım
süreci benim için soru sormak, cevap vermek, hemen ardından bir daha sormak
şeklinde bir silsiledir. Bazı çalışmalarımda işin kendisi bir soru olabiliyor.
eu
Gündelik eşyalara dokunuyorsun ve anlamları kayıyor. Etrafa hep bu gözle
mi bakarsın?
mk
Gün içinde eğlenirim ben. Komiklikler yaparım, kelimelerle oynarım. Gülmek ve
güldürmek için fırsatlar yaratırım. Hayatta karşılaştığım durumlarda da bir ironi
yakalarım, bazı zor durumlardan canımı sıkmadan sıyrılabilirim. Bu da yansıyor
işlere, o da hayata, o da işlere...
O an neyle ilgileniyorsanız etrafa o gözle bakıyorsunuz. Bir şeyi düşünmeye
başlayınca, o dönemde neye yoğunlaşıyorsam etraf da hep o filtreyle görünüyor.
Algım hassaslaşıyor. Etraftaki, hayattaki yığından işe yarayanları ayıklamaya
başlıyor. Yine fotoğraftan bir örnek: Fotoğraf çekmeye merak sardığım
dönemlerde etrafa baktığımda her şeyi o karede görüyordum. Her gördüğümü
ona göre algılıyordum. Her şey kompozisyonlaşmaya başlıyordu.
eu
Sergi temasına nasıl yaklaşıyorsun? Bir önermeyle mi başlıyorsun işe ya da
bir teknik seçimiyle mi? Zor bir soru gibi duruyor ama kim bilir kendi iç
süreçlerimiz sandığımızdan daha mekanik ve kurallı işliyordur belki de.
mk
Söylediğim gibi, bir projenin içindeyken etrafıma bir tür filtreyle bakmaya
başlıyorum. Çağrışımlara çok açık oluyorum. Aslında sistem olarak genelde
geçerli olan, tekrar ettiğini fark ettiğim bir formülüm var. Ama bundan önce
garip bir süreç oluyor. Olmayacak şeyler üretmeye başlıyorum işe başlamadan
önce. Birden bitkileri sulamak aklıma geliveriyor. Ya da kaybettiğim bir
şeyin nerede olduğunu aniden ve şiddetli bir şekilde merak ediveriyorum vs.
Başlamadan önce epey tur atıyorum etrafında. Öncelikle fiziksel bir tur bu:
Şehirde, sokaklarda. Öte yandan da konunun çevresinde dönüp duruyorum.
Kendimi o son ana dek geride tutuyorum. Çünkü başına oturunca, konunun beni
ele geçireceğini ve artık bir süre ayrılmadan beraber olacağımızı biliyorum.
Asıl formüle gelirsek: İlk önce konuyla ilgili yaşadıklarımı ve gözlemlerimi
düşünüyorum. Önüme bir kağıt alıp o konuda aklıma gelen kelimeleri
döküyorum. Anahtar kelimeler, tabirler, objeler, sıfatlar, klişeler, yakın uzak
çağrışımlarla doluyor kağıdın yüzeyi. Bir süre onlarla çalışıyorum. O sırada
laf lafı açıyor. Kelimeler ve konular birbirini çekiyor. Sonra bazılarına yakın
hissedince daha detaylı araştırmaya başlıyorum.
Süreçte, konu belirdikten sonra ifade etme yöntemi ve kısıtlamalar gözden
geçiyor tabii. Kaç adet üretileceği veya yeterli zaman olup olmadığı malzeme
seçimini ve tekniği etkiliyor. Bazen bu yüzden beklenmedik bir yöntem arada bir
yerde beliriyor ve bu kez düşünceleri kendi tarafına çekiyor. Değişken, sarmal bir
yapı diyelim: İç içe, yan yana, döne döne ilerliyor.
—
ertuğ uçar Would you agree with me if I said you stand somewhere between art
and design?
meriç kara I’m not sure whether there should be a division between the two. The
number of multidisciplinary fields has increased in the current climate, and
borders have become more flexible. Thus, I would say my work “can contain
both” rather than “stand between.” The word “border” evokes a straight and clear
line. Then I begin to think about the thickness of this line. We might as well call
it an inter-zone, an interface. I imagine myself passing from one side of this field
to the other and back again, or the same with the line I mentioned previously.
Perhaps passage becomes possible when the line is broken.
Some think that design should be functional. “Form follows function.” This is
what counts: How do I understand function? For a design product, this function
could be chopping fruit into small bits, or to provoke thought about everyday
life. Just like photography being divided into sub-branches such as editorial or
artistic photography. Design has similar diversity.
Digit, 2005
Seramik / Ceramic
35,5 x 35,5 x 3 cm
Paola C. tarafından üretiliyor
In production by Paola C
Design may solve problems and provide answers, but it may also ask questions.
In fact, the process of design, for me, is a sequence comprising asking questions,
answering them, and immediately asking new questions. In some of my works,
the work itself becomes a question. eu
You touch everyday objects and their meanings are distorted. Is this the way
you always observe your environment?
mk
I have fun in the daytime. I make jokes, I play with words. I create opportunities
to laugh and make others laugh. I also capture irony in situations I encounter
in life, and I manage to slip away from difficult situations without letting them
concern me. I believe this is also reflected in the works, and that, in life, and then
backagain, in the works…
The way you observe your surroundings depends on what you are busy with at
that moment. Once I start thinking about and concentrating on a certain thing, I see my environment through that filter. My perception becomes more sensitive.
It begins to sift out the useful things from the general pile of life. Another
example from the field of photography: During the period when I had first shown
interest in taking photographs, I used to see everything in the single frame I
was shooting. I perceived everything I saw according to that frame. Everything
became part of the composition.
eu
How do you approach an exhibition theme? Do you begin with a proposal,
or by selecting a technique? It may seem like a difficult question, but who
knows, perhaps our inner processes operate in a much more mechanical and
regulated manner than we think.
mk
As I stated before, when I’m engaged in a project I begin to see my environment
through some kind of filter. I become very open to association. I have, in fact,
a generally viable and repeating formula. But there is a strange process that
Spell your grass, 2010
Corian
Değişken / Various x 18 cm (h)
precedes it. I begin producing quite improbable things before I start work.
Suddenly I think of watering the plants. Or I suddenly, intensely begin to wonder
where an object I have misplaced could be, etc. Before I begin, I spend a lot of
time hovering around the topic. At first, I do a physical tour: In the city, in the
streets. On the other hand, I begin to contemplate the topic. I hold myself back
until that final moment, because I know the moment I sit at it, the topic will take
possession of me, and that we will be together for some time, with no question of separation.
As for the real formula: I first think about my experiences and observations
regarding the topic. I put a blank sheet of paper before me and write down all
the words that come into my mind. Keywords, expressions, objects, adjectives,
clichés, close and distant connotations fill the surface of the paper. I work with
them for a while. Meanwhile, one thing leads to another. Words and topics
attract each other. Then, when I feel closer to some than others, I begin the more
detailed research.
During the process, after the topic emerges, the method of expression and the
restrictions are of course reviewed. The number of copies to be produced and the deadline influence the choice of material and technique. This sometimes
means that an unexpected method appears, and attracts thought towards itself.
Let’s call it a versatile, swirling structure: It progresses in an intertwined, parallel,
rotating manner.
wake up
breakfast
pool
FUTURE
sunbath
nap
archery
sea side
beach volleyball
walk
shower
disco-club
fire on the beach
animation
dinner
new routine
PAST
place:
min:
measure + play
time.travel, 2013
Cam / Glass
Çeşitli boyutlarda
Dimensions variable
you like your tan:
done or well done?
tennis
1h
stop the time
now: slow
place:
min:
swimming
30min
place:
min:
past- memory
sunbath
15min
metehan özcan
1975’te İstanbul’da doğdu. İzmir’de yaşıyor ve çalışıyor.
Born in Istanbul in 1975. Lives and works in İzmir.
İsimsiz 64
Untitled 64, 2005
Arşivsel pigment baskı
Archival pigment print
60 x 85 cm
ertuğ uçar Vakum sergisini görmüştüm. İsminin bu denli iyi oturduğu çok az
sergi oluyor. Çektiğin mekanlarda ufak düzenlemeler yapıyor muydun?
Yoksa hep bulduğunu mu çektin?
metehan özcan Sergi adı Özgür’ün (Özakın) fikriydi. O sergide evlerin yer aldığı
absence (yokluk) serisini ve ıssız sokakların olduğu remote (uzak) serisini
beraber kullanmıştım. Mekan ölçekleri farklı olsa da iki durumda da boşluğun
tarif ettiği varoluşlar vakum etkisini hissettiriyor. Bu hissi üreten tam da senin
sorduğun acaba bu bir mizansen mi şüphesi. Düzenleme yapmamıştım.
eu
Fotoğraf güçlü fikirlerle kurduğun projelerinin bir aracı haline gelmiş. Bu
araçla ilişkin açısından soruyorum: Bir tahminin veya hedefin var mı?
mö
O sergi beş yıla yakın gezmelerimden, birikimlerimden oluşuyordu. Evet,
sergideki işlerimde imgeler çok baskındı ve fotoğraf da bunun aracı oldu.
Hazırlık süreci boyunca, içine girmiş olduğum evlerden, ben çektikten
sonra yıkılan yapılardan edindiğim imgeleri içeren yüzlerce sayısal dosya
elenerek 30 adet basılı fotoğrafa dönüşürken, en azından benim için, yeniden
fizikselleştiklerini hissettim. Ve bu beni çok mutlu etti. Ancak bu işlerin nasıl
sunulması gerektiğine dair derdim o sergide yanıt bulamamıştı. Şu an için
öncelikli hedefim statik işler üretmekten ziyade, çok katmanlı/parçalı ürünler
ortaya koymak. Tabii bunların ne biçimlerde sergilenecekleri de benim için
önemli.
eu
Kartpostalları kullandığın Benden önce varması dileğiyle işinden biraz
bahseder misin?
mö
Bu iş topladığım 1950-80 arası daha çok yapı odaklı yerli kartpostalların
ve kart arkası yazıların yan yana projeksiyonundan oluşuyor. Kartpostallar
neredeyse dijital fotoğraf yaygınlaşana dek gidilen bir yeri imgesel olarak tarif
etmenin ve paylaşmanın en pratik yolu olmuş. Sınırlı bir fotoğraf seçkisinden
alınıp üzerine notlar eklenerek kişiselleştirilmişler. Bazen otellerde kaldıkları
odaları da işaretlemişler. Bir yandan yazılar var. Daha çok gidenin kurduğu bir
metin, mektup gibi karşılıklı olması da gerekmiyor. Ben ayrı kart ve yazıları
beraber göstererek çok katmanlı okumaya elverişli bir projeksiyon yapmaya
çalıştım. Nesne olarak da kartpostalların malzemesi, ölçüsü ve renkleri baskın
olduğundan kendilerini değil fotoğraflarını paylaşmak istedim. İşin kaynağı kart
ancak yer ve yazı fotoğraflarından örülü bir hikaye.
eu
Koleksiyonuna bu sergiye çalışırken bir grup otel kartpostalı da ekledin. Bu
örneklerde seni etkileyen ortaklıklar ya da özellikler oldu mu?
mö
Aslında eskiden beri sahaflardan kartpostal ve fotoğraf topluyorum.
İsimsiz 48
Untitled 48, 2005
Arşivsel pigment baskı
Archival pigment print
60 x 100 cm
44
45
Kartpostalların turizm mimarlığı-mimarlık turizmi karşılaştırmasına iyi bir
kaynak olabileceğini düşündüm. Fark ettim ki bu kartpostallar sayesinde
mimarlık kitaplarında olmayan yapılar da kültürel dolaşıma girmiş. Bu projede
beni çarpan şey insanların gittikleri yerleri temsilen yolladıkları kartlardaki
otellerin aynılığı; şimdinin temalı otellerinin aksine o dönemin uluslararası
stilinin ortak bir otel imgesini oluşturması. Öte yandan tatil anılarımızda
yalnızca modernist yapıların sıkıcı cepheleri değil, iç mekan deneyimi, çevre
düzenlemesi, mobilya tasarımı gibi detaylar da var. Şöyle de diyebiliriz: Tatil
hafızasında lobideki koltuğun, hatta o koltuk için seçilen kumaşın bile yapının
cephesinden daha fazla katkısı olabilir. Kartlarda neredeyse hiç iç mekan
fotoğrafı yok. Bir de, bu kartpostalları gönderen insanların sadece gök mavili yaz
kartları değil, baraj, köprü gibi endüstriyel yapı görüntülerini, tekinsiz atmosferli
fotoğrafları da seçmeleri ve neredeyse hepsinin kart arkası boyunca minör
yazarlara dönüşmesinden etkilendim.
the deserted streets together. Although their spatial scale was different, in both
instances, existences defined by emptiness evoke the feeling of a vacuum. This
feeling is produced precisely by the suspicion that you have just asked about, ‘is
there any staging involved?’ No, I did not intervene in, or prepare the scene.
eu
It seems that photography has become a tool of such projects that you form
on the basis of strong ideas. I ask in regards of this tool: Do you make a
forecast, or define an aim?
mö
That exhibition was formed of the knowledge and experience I accumulated
during my travels over a period of five years. Yes, images were very dominant
in my works at the exhibition, and photography was its medium. During the
preparation process, as hundreds of digital files containing images I collected
from houses I entered and buildings that had been demolished were reduced to
30 printed photographs, I felt that, at least for me, they regained their physical
nature. And this made me very happy. However, the question of how to present
these works remained unanswered during that exhibition. My priority target now
is to produce multilayered/multi-fragmented works rather than static works. Of
course it is also important how they will be exhibited.
eu
Can you talk a little about your work titled Hope this arrives before I do, for
which you have used postcards?
mö
This work features the side-by-side projection of postcards and postcard-back
texts from Turkey, mostly featuring buildings, and from a period spanning
1950-80. Postcards were, almost until the spread of digital photography, the most
practical way of visually describing and sharing a place that had been visited.
Picked from a limited selection of photographs, these postcards have been
personalized by the adding of notes. Some people marked the rooms they stayed
at in hotels. Then there are the texts. These are texts constructed by the visitors;
and they do not necessarily have to be of a reciprocal nature like letters. I tried
to create a projection system suitable to a multilayered reading by showing the
postcards and the texts together. And since the material, scale and colours of
the postcards as objects were dominant; I wanted to share not the postcards
themselves, but their photographs. The postcard is at the source of the work, but
it is a story interwoven with photographs of places and texts.
ertuğ uçar I saw your exhibition titled Vacuum. Very few exhibitions have titles
that fit so well. Did you perform minor interventions to the places you
photographed? Or did you photograph everything as it was?
eu
You added a group of hotel postcards to your collection while you were
working on this exhibition. Were there any common qualities shared by
these samples that impressed you?
metehan özcan The title of the exhibition was Özgür’s (Özakın) idea. In that
exhibition I used the absence series with the houses and the remote series with
mö
I have been collecting postcards and photographs from second-hand booksellers
for a long time now. I thought that postcards could serve as a good source
eu
Sergide yer alan diğer işine, yani Fransız Öpücüğü’ne gelecek olursak…
Önceki işlerinde mekanı istila eden bitkiler temasını görüyorduk. Bu işlerini
aynı paralellikte okumak mümkün mü?
mö
Önceki işlerimi tetikleyen modern iç mekanın dışarıda bıraktığı doğanın, ev
sahiplerinin terk edişiyle, mekanın yeni sahibi haline dönüşmesiydi. Bu işimde
ise başka bir doğa var. Buradaki doğa, (bir Fransız turizm şirketinin 1967’de
Foça’da inşa ettiği) tatil köyü imgesini kuran unsurlardan biri olan peyzajın
insan kontrolünden (2005’den bu yana) çıkmış hali. Binaları kuşatan, tatil
köyünün sokaklarını çıkmaz sokaklara dönüştüren, meydanları dolduran bu
örtü, ürünü olduğu kurguyu/sahneyi bambaşka okumalara taşıyor. Bu vahşi
peyzaj imgesini bakir doğadan farklı kılan tasarlanmış olması ve arkada kalan
mimarinin hayaleti. Foça’daki Fransız tatil köyünün özelliği de, günümüzün
tematik tatil köylerinin önemli nüvelerini barındırıyor oluşunda. Oryantalist bir
bakışla kendi sınırları dahilinde kontrollü bir tatil deneyimi sunuyor olmaları
bugün de tatil mimarisinin en önemli özelliklerinden. Tabii bir de bu öncül
turizm mimarlığı günümüz örneklerine göre mütevazı, daha fazla mekan
deneyimine dayalı ve daha az steril.
—
46
for a comparison between tourism architecture and architectural tourism.
I realized that thanks to these postcards, buildings that did not feature in
architecture books also entered into cultural circulation. What struck me most
about this project was the similarity of the hotels on the cards people sent as
representations of the places they visited. In contrast to the themed hotels we
have today, the international style of that period formed a common hotel image.
On the other hand, our holiday memories do not only feature the boring façades
of modernist buildings, they also include details such as the experience of
interiors, landscape design and furniture design. Or we could say: The armchair
in the lobby, or even the choice of fabric for the armchair may contribute more
to the holiday memory than the façade of the building. Almost no interior
images have been used for the postcards. I was also impressed by the fact that
the people who sent these postcards did not only select the summer cards with
blue skies but also images of industrial buildings such as dams and bridges and
photographs featuring an uncanny atmosphere, and by almost all of these people
temporarily becoming minor writers within the space on the back of the card.
eu
As for your other work in the exhibition, French Kiss… In your other works
we observed the theme of plants occupying and taking over the space they
are placed in. Is it possible to carry out a parallel reading for these works?
mö
The thing that triggered my previous works was the transformation of nature,
previously excluded by the modern interior, into the new proprietor of the space
following the abandonment of the space by the landowners. Nature here is the
landscape, a founding element of the image of a holiday village (established in
Foça in 1967 by a French tourism company), which has escaped (since 2005) the
control of human beings. This blanket that envelops the buildings, transforms
the streets of the holiday village into cul-de-sacs and fills the squares, conveys
the structure/scene it is the product of towards entirely different readings.
What renders this image of wild landscape different from untouched, virginal
nature is the fact that it was designed, and also the ghost of the architecture in
the background. The outstanding feature of the holiday village in Foça is that
it contains some significant original components of contemporary thematic
holiday villages. The idea of presenting, with an orientalist outlook, a controlled
holiday experience within their borders, is also one of the most significant
features of contemporary holiday architecture. Of course, this precursor of
tourism architecture is more modest, more based on the experience of the space,
and less sterile than current examples.
Benden önce varması dileğiyle
Hope this arrives before I do
2013
Buluntu kartpostallar,
projeksiyon / Found postcards,
projection
Çeşitli boyutlarda
Dimensions variable
Fransız Öpücüğü
French Kiss, 2013
Fotoğraf ve video, projeksiyon
Photograph and video,
projection
Çeşitli boyutlarda
Dimensions variable
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar:
LÜTFEN RAHATSIZ ETMEYİN
Tatil Kavramı Üzerine Bir Sergi
VitrA Contemporary Architecture Series Presents:
PLEASE DO NOT DISTURB
An Exhibition on the Concept of Holiday
Bu katalog, 7 Şubat - 7 Nisan 2013 tarihinde, İstanbul Modern Sanat
Müzesi’nde gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Lütfen
Rahatsız Etmeyin sergisi kapsamında hazırlanmıştır.
This catalogue has been prepared within the scope of the exhibition VitrA
Contemporary Architecture Series Presents: Please Do Not Disturb held at
Istanbul Museum of Modern Art from 7 February to 7 April 2013.
Yayın Yönetmeni / Coordinating Editor
Pelin Derviş
Metinler / Texts
Ertuğ Uçar
Tasarım / Design
Aslı Altay, Future Anecdotes Istanbul
Çeviri / Translation
Nazım Dikbaş
Film, Baskı ve Cilt / Prepress, Printing & Binding
Ofset Yapımevi
Şair Sokağı 4 Kağıthane 34410 İstanbul
—
Proje Ortakları / Project Partners
VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği
VitrA and the Turkish Association of Architects in Private Practice
Proje Koordinasyonu / Project Coordination
Arzu Uludağ Elazığ
Danışma Grubu / Advisory Group
Banu Binat, Celal Abdi Güzer, Yeşim Hatırlı, Erkut Şahinbaş,
Arzu Uludağ Elazığ
—
ISBN: 978-605-61000-3-1
Her hakkı saklıdır. Bu yayının herhangi bir bölümü yayıncının izni olmadan
kayıt, fotokopi ve bilgi depolama dahil olmak üzere hiçbir elektronik veya
mekanik yöntemle yeniden basılamaz veya çoğaltılamaz.
All rights reserved. No part of this publication may be reproduced in any form
or by any electronic or mechanical means, including photocopying, recording,
or other information retrieval systems, without the written permission of the
publisher.
Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in beşinci
maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir.
VitraCagdasMimarlikDizisi.com
facebook.com/VitrACagdasMimarlikDizisi
twitter.com/@VitrATurkiye #vcmd